AVRUPA BİRLİĞİ KARAKTER EĞİTİMİ PROJESİ
   
  GENÇLİK DÖNEMİNDE KARAKTER EĞİTİMİ PROJESİ
  Bilgi Bankası
 

 

KAMAN KAYMAKAMLIĞI
KAMAN LİSESİ MÜDÜRLÜĞÜ
ARGE GRUBU
  
ÖNSÖZ
 
Gençleri hassas, alıngan, kolayca her yöne akıp giden, bazen çok sinirli hayatın gerçeklerini anlamakta zorluk çeken kişiler olarak tanımlarız ama neden böyle davrandıkları için çoğu zaman düşünmek yerine bizim gibi olmalarını bizim gibi düşünmelerini ve bizim gibi yapmalarını isteriz. Onlar üzerindeki bu isteklerimizi gerçekleştirmek içinde genelde eleştiri yolunu kullanırız. Bu projeye başlamadan önce değişik yerlerde gençleri gözlemledim ve gençlerin aslında çoğu zaman büyüklerini model alarak öğrendiklerini ve bu öğrendiklerini de genelde arkadaş çevresine yaydıklarını gördüm. Gençler bazen çok olumlu bazense büyüklerin hiç hoşuna gitmeyecek davranışlarda bulunuyorlar. Onların böle davranmalarının altında yatan neden ise bence olumlu davranışlarının takdir edilmemesi ve ödüllendirilmemesidir. Onlara eliştirel yaklaşıldığı zaman benlik saygılarında azalma görülüyor. Bir genç çevresinde çok eleştirilince kendini işe yaramaz, başarısız ve aptal olarak görmeye başlıyor. Aslında bizim gençlerimizde ve çocuklarımızda olağan üstü yetenek ve kabiliyetler mevcut örneğin 2-3 yaşındaki çocukların anne - babalarını dinlediğinizde size hep çocuklarının ne kadar zeki olduğundan yaşına göre neleri yapabildiğinden ve kabiliyetlerinden şevkle bahsedeceklerdir. Ancak zaman ilerledikçe ve geliştikçe bu çocuklar meraklarından ve dünyayı anlama telaşlarından dolayı evde ve okulda bir sürü yaramazlıklar yapacaklar ve hiç durmadan soru soracaklar ve  sizleri bunaltacaklardır. Eğer anne baba ve öğretmenler bu davranışlar karşısında sabırlı bilinçli ve doğru rehberlik yaparlarsa çocuklar ve gençler geçirdikleri o dönemlerin ardından kendine güvenen sorumluluk sahibi, dürüst, iyi arkadaşlıklar kurabilen, kendisi ve çevresiyle barışık bireyler olurlar ancak anne baba ve öğretmenler pedagojik değil de bir büyük gibi düşünüp o şekilde tepki verirlerse o zaman çocuk çevresine ve kendisine karşı güvensiz, başarısızlıklar karşısında hemen yılan, kendini aptal gibi gören bireyler haline gelecektir. İşte şu an yanık dığımız gençlerin olumsuz davranışlarının aslında temelinde bizlerin onlara yaklaşım şeklimiz yatmaktadır.
"Çocuklarımızı nasıl yetiştirelim ki hayatın her vaziyetinde başarı gösterebilsinler. İstikbalde kunduracı, doğramacı, memur, amir, işçi, esnaf ve subay olacak bir genci hangi meziyetlerle donatalım ki hem kendine ve hem de yaşadığı muhite ve memlekete daima faydalı olsun." Halit Fikret Kanad
Aslında bütün eğitimcilerin Halit Fikret’in bu sorusunu sürekli düşünüp bu soruya doğru ve uygulanabilir cevaplar bulmaya çalışmalı deye düşünüyorum. İşte bu amaçla gençlere faydalı etkinliklerle onlara karakterli ve erdemli insanı anlatmak ayrıca siz eğitimci meslektaşlarıma görüş açısı kazandırmak için “Gençlik Döneminde Karakter Eğitimi” Avrupa Birliği Projesini yapıyoruz bu projeyle gençlerimize değişik etkinliklerle karakterli davranışları anlatıyoruz ve hatırlatıyoruz.
                                                                   Hakan KOÇAK
 Proje Sorumlusu
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
NEDEN KARAKTER EĞİTİMİ?  Çünkü
 
Günümüzde, yaşam koşulları insanları öylesine zorluyor ki iyi bir üniversiteyi kazanabilmek kazandırabilmek hem öğrenciler hem de anne-babalar için tek hedef olmuş durumda. Ailelerin çocuklarını gönderecekleri okulu seçerken göz önünde bulundurdukları en önemli faktör ise okulların geçmiş yıllardaki başarıları olmaktadır.
 
Ancak özellikle ilköğretimde çocuğun kişilik gelişiminin ne denli önemli olduğu anne-babalar ve öğretmenler tarafından iyi bilinen bir gerçektir. Çocuk birçok kritik konuyu
İlk olarak okulda yaşar. İlk sorumluluklar, ilk çatışmalar, ilk büyük öfkeler ve ilk kendini ifade edişler genelde okulda yaşanır. Bu yaşantılar büyük birer eğitim fırsatıdır.
 
Öğretmenler, gösterdikleri tepkilerle çocuğun ilerideki davranışlarını
büyük ölçüde etkilerler. Yaşananların çoğu tesadüfî olarak geliştiği için öğretmenlerin de tepkileri bazen tesadüfî olabilmektedir. Oysaki okullarımızda temel amaç; akademik becerilerde olduğu kadar, yaşam becerileriyle de farklı ve özel bireyler yetiştirmektir.
 
Öğrencilerimizin niteliklerinin bir de insani boyutu vardır. "Karakter Eğitimi Projesi" ile okullarımızda zaten belli prensiplerle yürütülen "insan yetiştirme" konusundaki uygulamaların, planlı ve kontrollü bir biçime sokulması amaçlanmıştır.
 
Karakter Eğitimi Programının Hedefleri Nelerdir?
 
Tüm toplumlar tarafından kabul gören değerleri, uygun okul ortamları meydana getirerek pekiştirmektir.
 
Karakter Eğitimi Programının Hedefi
Öğrencilerde “kültürel çoğulculuk” kavramı oluşturmak ve her öğrencinin kendini bir dünya vatandaşı olarak görmesini sağlamaktır. Bir dünya vatandaşı; hem ülkesine hem de tüm dünyaya faydalı olmayı amaçlayan bir bireydir
 
Karakter Eğitimi Programının Hedeflerinde
“Yüksek karakterli bireyler” yetiştirmek, asıl amaçtır.
Karakter Eğitimi Programı ile
 
Öğrencinin kendini tanıması, yeteneklerini keşfetmesi,
bu yetenekleri bilgiye dönüştürüp hayata geçirmesi ve bilgiyi doğru kullanacak liderl olarak yetiştirilmesi hedeflenir.
 
 
Karakter Eğitimi Programı ile gerçekleştirilmek istenen…
 
Bütüncül bir eğitim ile Akademik bilgi ve gerçek hayatta rehberlik edecek ahlaki değerlerle donatılmış bir birey yetiştirmektir.
Karakter Eğitimi Programı ile amaçlanan…
 
Öğrencilerin iç motivasyonlarını geliştirmek ve neyin doğru olduğuna yönelik yorum yapma becerilerini geliştirmektir.
 
Karakter Eğitimi'nde amacımız,
 
         Öğrencilerimize toplumsal değerleri öğreterek,sorumluluk duygusunu geliştirerek,
problem çözme, karar alma, hedef belirleme gibi becerileri kazandırarak, gelecekte iş dünyasında, kişilerarası iletişimde ve “bir vatandaş olarak”toplum içerisinde “etkili bir birey” olabilmelerini sağlamaktır.
 
 
Karakter:
 
Bir bireyin kişiliğini oluşturan ve çevresine gösterdiği tepkileri belirleyen sürekli duygusal niteliklerin tümüne verilen addır.
Seciye, huy, tabiat, mizaç kelimeleri de benzer manalara gelir.
 
Karakter, Doğuştan kazanılmayan ve sosyal bir kavram olarak
İnsanların, çok yönlü özelliklerini tanımaya yarayan davranışlar bütünüdür.
İnsanın kendisine, çevresindekilere, genel olarak topluma karşı tavırlarını belirleyen karakter, toplumsal bir kavramdır. İyiyi bilme, iyiyi sevme ve iyiye ulaşma olarak bilinen karakter, düşünce hissetme ve davranış olarak da tanımlanır.
Kişilik; Bireylerin doğuştan getirdiği özellikler ile sonradan toplum içerisinde yaşamanın kazandırdığı özelliklerin toplamıdır.
 
Doğuştan getirilen özellikler biyolojik temellidir ve değiştirilmesi güçtür. Ancak, çevreden kazanılan özellikler, içinde yaşanılan toplumun, grubun, işletmenin veya işin niteliğine göre farklılıklar arz edecektir. Bireylerin yaşadıkları çevresel koşullar, kişiliklerinin bir parçasını teşkil etmektedir.
 
Doğuştan getirilen bazı özellikler elbette değiştirilemez ya da değişmez. Ancak, çevresel koşullar değiştikçe insanların davranışları değişir ve kişiliklerinde görülür ya da görülmez bir takım değişimler ortaya çıkarabilir.
Kişilik, bireyin kendisi açısından fizyolojik, zihinsel ve ruhsal özellikleri hakkındaki bilgisidir.Başkaları açısından ise bireyin toplum içinde belirli özelliklere ve rollere sahip olmasıdır.
KARAKTER EĞİTİMİ bireyin kendisine ve topluma yararlı olacak temel değerleri kazandırma eğitimidir. Zayıf karakter, bir suç değildir ama, insanı suça götürebilir. Karakter, insanın kendisini tanımasıyla, kendi kimliğini fark etmesi ile başlar. Bu süreç ailede başlar, okullarda devam eder. Öğrenciler fazileti ve temel ahlaki değerleri tanıma, anlama ve akademik donanımlarla birlikte diğer gelişimlerini ailede, okullarda ve yaşadıkları çevrelerde yaşları büyüdükçe de sürdürürler. İnce, derin anlayış, sağlam iman, güçlü sevgi ve fazilet ile beslenen ahlak eğitiminin, karakter oluşumunda rolü büyüktür.
 
Ahlak eğitimi ile çatışmalar, kırgınlıklar, huzursuzluklar, disiplinsizlikler ortadan kalkar. Sevgi, saygı ve sağlıklı ilişkiler egemen olur. Öğrencileri yücelten, asilleştiren, erdeme ulaştıran, hayata bakışlarını anlamlaştıran bu eğitim, ortak bir bilinç oluşturularak her eğitimcinin katkı sağlayacağı bu alanda Bilgeliğin ve aklın gerçek bekçisi olmalıdır.
Karakter Eğitimi bireyin kendi kendisini tanımasını, kendisi ile uyum içinde olmasını, düşünüş ve hareketlerinde tutarlı olmasını sağlayan özelliklerin kazandırılması için öğrenme ortamlarının oluşturulmasıdır.
Karakter eğitiminde öğrencilerin, bedensel, ruhsal ve zihinsel gelişimlerini tamamlamalarına yönelik yapılan rehberliklerde süreklilik esastır. Bu rehberlikte, manevi eğitimin önemi büyüktür. Manevi değerlerin sevgi ile bütünleşerek kazandırılması ile karakterler terbiye edilir. Maneviyatla güçlenen bu yapı ile kişilerin vicdanlarındaki en küçük ses bile anlam kazanır. Bu sese bağlı olarak her söze ve davranışa olumlu tepkiler verilir. Verilen tepkiler etkili sesler de getirebilir. Böylece bilgi ve belgeye önem verilerek düşüncelere ince ruhluluk kazandırılır. Düşüncenin açıklığı ve doğruluğu kimden gelirse gelsin kabul görmesi iradelere yön verir.
 
Kişisel olarak alınan her kararda, uygulanan her davranışta ahlaki izler görülür. Vicdanlarda yerleşen bu duygu ile söz ve davranışlar karakter olarak belirginleşir. Kendini tanıyan, davranışlarını önemseyen bireylerde, oldukça güzel karakter motifleri kendiliğinden gözükür. Sağlam bir iradeyle, temel özgürlükleri öğrenme ve kişiliklere saygı ile birlikte sürdürülen karakter eğitimi yasaklar, cezalar ve suçlamalarla değil teşvik, edep ve nezaketle sürdürülmelidir. Bu eğitim birkaç saatlik seminer veya programla belirlenecek olay değildir. Ancak bu konuda verilen teorik bilgiler önemlidir.
 
Karakter eğitimi, adam olma eğitimidir. Kişiler farklı meslek gruplarında görev yapabilirler. Ancak ilişkilerinde "karaktersiz" ifadesi ile muhatap olmamaları için adam gibi adam olmak önemli bir özelliktir. Bu da karakterli bir kimlikle mümkündür. Karakter eğitimi uzun soluklu bir yoldur. Bu yolda her bireye, paylaşım ve sorumluluklar düşer.           Gerçekleştirilen paylaşımlar; etik davranışlar, alışkanlıklar bilgi ile bütünleşerek doğru yanlış, güzel çirkin iyi kötü potansiyeller sistematik olarak uygulanır ve görülür.     Böylesi bir sorumluluk yaşanmadan çalışkan, başarılı, dürüst, kaliteli, karakterli öğrencilere ulaşmak zor olduğu gibi yapılan eğitim de yetersiz ve noksan olur.
 
Yeni kuşakların karakter eğitiminde ciddi anlamda yaşadıkları sorunların temelinde
ailelerin ve okulların ihmalleri vardır. Çevrenin ve medyanın oldukça etkili olduğu
bu çöküşün durdurulmasında öğrencilerin daha fazla kimlik kayıpları yaşamamaları için ilkeli, planlı ve günlük hayattan kopuk olmayan hayat dersleri ile karakter eğitimi konusunda sorumluluklar önemsenerek, severek, örnek davranışlar ve modeller oluşturularak rehberlikler gerçekleşebilir. Yapılan rehberlikler sadece akademik bilgilerle
veya sadece doğru veya yanlışı öğreterek yapılmamalıdır. Yapılan tüm rehberlikler ahlaki değerlerle bütünleşerek ortak bir bilinç ile yerine getirilmelidir. Karakter eğitimi, Ön planda Öğrencilerin Arka planda Toplumdaki tüm bireylerin iç motivasyonlarını geliştirmelerine, neyin doğru olduğuna yönelik yorum yapmalarına ve bunu davranışa dökmelerine olanak sağlanmasıdır.
Karakter eğitimi, çocuklara, başka insanlara değer vererek kendi yaşamlarını zenginleştirebileceklerini öğretir.
Karakter eğitimi, günlük hayattan ayrı değildir ve gerek eğitim yaşantısında, ve gerekse dış dünyada devam eder.
Karakter eğitimi çocukların sorumluluk duygularını geliştirmeye katkıda bulunur; içinde bulundukları dünyaya ve başka insanlara değer vermeyi öğretir.
Bu nedenle…. nitelikli bir karakter eğitimi programı, hedeflerine ulaşmak için öğrencinin
bilişsel, psikolojik ve sosyal yapısına hitap etmelidir. Karakter eğitimi ve öğrenme birbirinden ayrılmaz bir bütündür.
Karakter eğitimi,
  • Bilişsel Gelişim,
  • Çoklu Zekâ,
  • Sosyal ve Duygusal Öğrenme,
  • Öğrenci Merkezli Eğitim,
  • Aktif Öğrenme,
  • Çatışma Çözme Becerileri,
  • Öfke Kontrolü,
  • Hizmet Ederken Öğrenme
gibi kavramları kapsar.
Bu eğitimin sonunda elde edilecek gelişmeler:
Çocukların;
  • Daha dürüst ve doğruyu söyleyen,
  • Diğerlerinin duygu ve düşüncelerini anlayan,
  • Diğerlerinin duygu ve düşüncelerine değer veren,
  • Daha kibar,
  • Öfkesini denetleyebilen,
  • Kendisi hakkında daha olumlu düşünen,
  • fiziksel ve sözel kavgalarını azaltarak yok eden,
  • Kendini denetlemekte daha başarılı,
  • Daha iyi dinleyici,
  • Sınıf çalışmalarında daha başarılı,
  • Davranışlarının sonuçlarını önceden daha iyi kestirebilen,
  • Daha paylaşımcı,
  • Sırasını bekleyebilen,
  • Daha az bencil,
  • Çatışmaları daha kolay çözme becerisine kavuşmuş,
  • Kendisine ve çevresine daha saygılı,
  • Daha şefkatli,
  • Daha çalışkan ve daha iyi öğrenebilen,
  • Çatışmaya girmeden hakkını koruyabilen,
  • Toplumsal sorumluluklarını hakkıyla yerine getirebilen,
  • Kendiyle daha barışık, daha mutlu
      Olmaları hedeflenmektedir.
 
Çocuklukta oluşmaya başlayan kişilik için etik değerlerin, ailenin yanı sıra ilkokuldan başlayarak lise sona kadar sistemli bir ders olarak verilmesi ve sağlıklı bir toplumun oluşması açısından son derece gerekli bir çalışmadır.
Yurt dışında, okullarda verilen etik eğitimden okul müdürü sorumludur. Yurdumuzda ise böyle bir eğitim henüz yoktur. Değerler eğitimine Önemli ölçüde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde değinilse bile bu eğitimin okulun en üst yöneticisinin liderliğinde, tüm öğretmenler tarafından işlenmesi gerekmektedir. Felsefeciler ilkçağlardan beri “erdemli yaşamın temel taşlarını” aramış, sorgulamış, tartışmış ve yazmışlardır. İyi ve doğru yaşamın sırrını erdemli davranışlarda bulmuşlardır
İşte, Bu Arayış İçinde Varılan Sonuçta Yer Alan Temel Evrensel Değerler
Temel Evrensel Değerler
  • Güven ve Güvenilir olmak
  • Doğruluk ve Dürüstlük
  • Dostluk ve Arkadaşlık
  • Sevgi ve Merhamet
  • Sabır, Azim ve Çalışkanlık
  • Saygı
  • Sorumluluk
  • Cömertlik ve Yardımseverlik
  • Cesaret
  • Adil ve hakperest olmak
  • İyi vatandaşlık
 
İnsanların birbirlerine güvenerek yaşamaları istenen bir durumdur. Herhangi bir korku, çekinme ve kuşku duymadan kendine ve başkalarına güvenerek yaşamak ne güzeldir. Kendi güçlerine inanma ve onlara bağlanarak yaşayışına yön verme yürekliliği, kişinin kendi olmasını da sağlar. Toplumsal bağların güçlülüğü, işbirliği, dayanışma ve yardımlaşma ilişkilerini de kolaylaştırır. Kendine ve çevresine güven duyarak yaşamak, kendinden emin olmak, gelecekle ilgili umutlar besleyebilmek, korkusuzca davranabilmek toplumda var olan güvenin bir göstergesidir. Güvenmek; bilinçli bir insan eylemidir. İnsanlar diğer insanlara güvenmeyi veya güvenmemeyi seçebilir. Bu iki tercihin birbirlerinden farklı sonuçları olacaktır. Eğer içinde yaşanılan toplumda güven düzeyi yüksek ise insanlar diğer insanlara güvenmeyi seçerler, eğer içinde yaşanılan toplumda güven düzeyi düşükse insanlar genelde diğer insanlara güvenmemeyi tercih ederler.
Güven, hem kişiler arası ilişkilerin bir sonucu hem de kültürel ve ahlaki değerlerle, günlük yaşam ve iş deneyimine göre değişen dinamik bir olgu olarak tanımlanmaktadır.
 
Güvensizlik, kişinin amaçları, idealleri, yetenekleri ve başkalarıyla ilişkileri ile ilgili belirsizliklerinden kaynaklanan, çeşitli sıkıntılarla karşılaştığında ortaya çıkan yardımsızlık, korunmasızlık ve yetersizlik duygusunu anlatan bir kavramdır. Güven duygusunun geliştiği bir toplumda örgütsel etkinlikler daha sağlıklı ve buna bağlı olarak örgütsel yenilikler de daha başarılı olabilecektir. Çünkü; yüksek “güven” duygusu her türden sosyal ilişkide kendini gösterecektir.
Güven, İnsanlar arası ilişkilerde kritik bir öneme sahiptir. Farklı örf, adet, gelenek, değer, sembol, din, ideoloji gibi ahlaki, sosyal ve kültürel olgulara sahip kültürler ve alt kültürler, bireyler bazında faklı anlamlar, değerler ve öncelikler taşımaktadır. “Güven”in bu kadar önemli olduğu bir ortamda nasıl daha güvenilir olacağız? Son dönemde iletişim dünyasında sıkça 3T yaklaşımını duyuyoruz. Truth-Trust-Tolerance. 3T’nin Türkçe mealini şöyle verebiliriz. Doğruları söyle, gerçekleri konuş ki, insanlar sana güvensin. İnsanlar güvendikleri, inandıkları insanların hatalarına da hoşgörülü yaklaşırlar.
 
   Güvenilir kişi;
  • Kendisine güven duyan,
  • Kendini seven,
  • Hayatı seven,
  • Kendine saygı ve özen gösteren,
  • Geleceğe umutla bakan,
  • Kendisiyle barışık olan
   kişidir. 
Güvenilir kişi;
  • Doğru söyler.
  • İçtendir.
  • İhanet etmez.
  • Yanlış yönlendirmez.
  • Hileci değildir.
  • Diğer kişilere zarar veren oyunlar oynamaz.
  • Fesatlık yapmaz.
  • Güvene dayalı bir ilişkide önemli bilgileri karşısındakinden saklamaz.
  • Kopya çekmez. (Okulda ve işyerinde)
 
Güvenilirliğin anahtarı eylemdir.
 
Güven duygusu gelişmemiş bireyler, gelecekte ruh sağlığı açısından risk altındadırlar.
 
Özgüven, bir çocuğun kendisine yönelik iyi duygular geliştirmesi sonucu kendisini iyi hissetmesi demektir. Başka bir deyişle kendisi olmaktan memnun olması ve bunun sonucu kendisi ve çevresiyle barışık olması demektir.
Özgüven, sadece okul yaşamında değil, kişisel ve sosyal yaşamda da önemlidir.
Birbirlerini tamamlayan iki çeşit özgüven vardır.Bunlardan birincisi iç, diğeri dış özgüvendir. İç özgüven, kendimizden memnun ve kendimizle barışık olduğumuza dair inancımız ve bu konuda hissettiklerimizdir.
Dış özgüven ise dışarıya kendimizden emin olduğumuz seklinde verdiğimiz görüntü ve davranışlardır.
 KENDİNİ SEVME
    Kendini seven çocuklar hem duygusal hem fiziksel gereksinimlerine değer verirler. Kendi ihtiyaçlarını başkalarınınkilerle eşit olarak değerlendirirler. İstedikleri şeyleri elde etme konusunda suçluluk duymazlar. İhtiyaçlarının karşılanmasını hakları olarak görürler. Övgü almayı ve ödüllendirilmeyi açık açık talep ederler. Başkalarının kendileri ile ilgilenmesinden ve kendileri için bir şeyler yapmasından çok hoşlanırlar. İyi nitelikleriyle gururlanır ve bu niteliklerinden daima yararlanırlar. Başkalarını, mutluluklarını ve yaşamlarını sabote edecek şeylerden kaçınırlar.
 
 KENDİNİ TANIMA
   Kendini tanıyan çocuklar güçlü ve zayıf yönlerinin farkındadırlar. Hiçbir zaman kalabalığın içinde kaybolmazlar. Kendi değerlerini bilirler. Kendilerine uygun arkadaşlar bulurlar. Başkalarının görüşlerine açıktırlar ve eleştirildiklerinde hemen savunmaya geçmezler. Eksik yönlerini geliştirme ve değiştirme özellikleri vardır. Yapıcı olacağına inanırlarsa yardım almaya açıktırlar.
 
 
 
 KENDİNE AÇIK HEDEFLER KOYMA
   Kendilerine başarabilecekleri hedefler belirlerler. Bunları başarmak içinde başkalarına bağımlı olmazlar. Yeterince motive oldukları için başkalarına kıyasla hedefleri gerçekleştirmede daha istekli ve enerjiktirler. Tutarlı davranırlar çünkü hedef belirlerken en ayrıntılı noktaları önceden tahmin edebilirler. Özeleştiriyi öğrenmişlerdir. Kendi ilerlemelerini kontrol edebilirler. Kolay karar verebilirler.
 
   POZİTİF DÜŞÜNME
    Pozitif düşünen çocuklar iyi deneyimler yasama ve bunlardan iyi sonuçlar elde etme konusunda umutları vardır. İnsanlar hakkındaki düşünceleri genellikle olumludur. Her sorunun bir çözümü olacağına inanırlar. Geleceğin geçmişten daima daha iyi olacağına inanırlar. Yaşamlarındaki değişikliklere çabuk uyum sağlarlar. Değişikliklerin insanı ilerletip geliştireceğine inanırlar.
 
   İLETİŞİM
   İletişim konusunda beceriler kazanmış olan bir çocuk başkalarını anlayışla, sakin ve dikkatle dinleyebilir. Her yaştan ve her kesimden insanla konuşacak bir şeyler bulabilirler. Yüzeysel konulardan, daha derin sohbetlere ne zaman, nasıl geçeceklerini bilirler. Başkalarının sözsüz ifadelerinden ve beden dilinden anlarlar. Utanıp sıkılmadan toplum önünde konuşurlar.
 
   KENDİNİ İYİ İFADE EDEBİLME
   Kendini iyi ifade eden çocuklar, dolaysız yoldan ve açıkça gereksinimlerini söylerler. Kendilerinin ve başkalarının haklarını korurlar. Teşvik etmeyi bilirler ve karşısındakinin de kendisini teşvik etmesini isterler. Övgüyü kabul ederler, başkasını övebilirler. Gerektiğinde etkin bir şekilde şikayet ve mücadele ederler.
 
   DUYGULARINI KONTROL EDEBİLME
    Duyguları ile başa çıkabilen çocuklar duygularının esiri olmazlar. Beklenmedik davranışlar göstermezler. Korkuları ve endişeleri ile başa çıkabildikleri için riskleri göze alabilirler. Mutsuzluklarının kendilerini sürekli engellemesine izin vermedikleri için sıkıntılı dönemlerini kısa sürede atlatabilirler. Anlaşmazlık olduğunda kendilerini iyi savunurlar. Kıskançlık, öfke gibi doğal olan duyguları yaşadıklarında suçluluğa kapılmazlar. İlişkilerinde neşe, sevgi ve mutluluk ararlar. Kimseye körü körüne kapılmazlar.
Özgüven, özgür ve demokratik aile ortamlarında kazanılır. Bu da erken çocukluk yıllarından itibaren çocukların  ihtiyaçlarını karşılamakla,  onların kişiliklerine saygı duymakla,
 uygulanan kuralların  nedenlerini açıklamakla,  onları desteklemekle
ve onlara sevgiyle  yaklaşmakla mümkündür.  Kişiliğine saygı gösterildiğini gören ve kendisini özgürce ifade eden çocuk, “Ben değerliyim.” diye düşünür ve bu da onun güven duygusunun gelişimini güçlendirir.
Çocuğa, kendisine yetmeyi ve kendisini yönetmeyi öğretmek gerekir: Ona özgür bir ortam hazırlanmalı, ayakları üzerinde durması sağlanmalıdır.
Eğitim programlarının istenen başarıya ulaşabilmesi için anne-babaların, çocuklarıyla ilişkilerinde aşağıdaki konulara dikkat etmesi gerekmektedir: Çocuğunuzu sevdiğinizi, onun sizin için önemli olduğunu belirtin.
Çocuğunuzun size yardım etmek veya kendi başına iş yapmak için gösterdiği ilk çabaları gözden kaçırmayın  Çocuğa başarabileceği iş ve ödevler veriniz, fazlasını yüklemeyin.
Hatalı davranışlarını eleştirmeyin, onu incitmeden -yavaş yavaş- daha iyi sonuçlar elde etmesine yardımcı olun. Daha iyi yaptığı işleri övün, çocuk övgü ile bu davranışlarını geliştirir. Hataları fazla büyütmeyin, ancak görmezlikten de gelmeyin; prensiplerinize bağlı kalmakla beraber daima şefkatli olun.
Çocukların daima anne-baba ve öğretmenlerin davranışlarını taklit edip bu davranışları benimsedikleri unutmayın. Çocuğunuzun öğretmeni ile sık sık görüşün. Anne, baba ve öğretmen birbirlerini desteklemelidirler. Çocuk ancak bu şekilde  ev ve okulda kendisinden beklenen davranışlara uygun davranabilir. Güven ve sorumluluk bilincinin gelişmesi, bireyin geleceğinin şekillenmesi açısından son derece önemlidir. Çocukta güven ve sorumluluk duygusunu geliştirmek için aile ve okul, mutlaka çok yakın bir  işbirliği hâlinde çalışmalıdır.
Dürüstlük büyük bir fazilettir. Kişinin çevresine güven vermesini sağlayan bir niteliktir.
Dürüstlük; sözde, özde ve işte olmak üzere üç kısma ayrılır.
 
    
Sözde Doğruluk
   Doğruluk, insanların dayanak ve direğidir. Doğruluk olmayınca ne bir evde ve ne de bir ülkede anlaşma ve kaynaşma olmaz. Bu özelliği kaybeden milletin varlığı çöker, düzeni bozulur. Doğru sözlülüğün karşıtı yalancılıktır. Yalancılık ise kötü bir huy ve nifak belirtisidir. İyi insan yalan konuşmaz ve yalanla iş yapmaz.
 
   Özde Doğruluk
   iyi insanın sözü gibi özü de doğru olmalı, içi kötü duygu ve düşüncelerden arınmış bulunmalıdır. Daha açık bir ifade ile insan düşündüğü gibi konuşmalı, konuştuğu gibi olmalıdır. Sözü ile özü arasında ayrılık olmamalıdır. Böyle olduğu takdirde olgun insan olur. Böyle olduğu takdirde çevresine güven vermiş olur.
 
   İşte Doğruluk
   İnsanların sözü ve özü doğru olunca işi de doğru olacaktır. İyi insan işinde hile ve haksızlık olmaz. Kendi işini sağlam ve hilesiz yaptığı gibi başkasının işini de aynen kendi işi gibi yapacaktır.
 
 Dürüstlük, kişisel ilişkilerden toplumsal ilişkilere, ticari ve mesleki faaliyetlerden kamu görevlerine kadar hayatın bütün alanlarını kapsayan ve mutlaka riayet edilmesi gereken bir erdemdir.
Bu itibarla; niyette ve düşüncede, özde ve sözde, işte ve davranışta dürüst olup, her türlü sahtekârlıktan sakınmak gerekir. Unutulmamalıdır ki, işçi-işveren; amir-memur; hizmet alan-hizmet veren; müşteri-satıcı; eş, dost, arkadaş ve komşular  birbirlerine  güvenmezlerse, böyle bir toplumda huzur ve mutluluktan söz edilemez.
Çünkü toplumsal hayatta huzur ve barış, iş hayatında verimlilik, insanların birbirlerine dürüst davranmalarına bağlıdır. Eksik ölçüp-eksik tartan, kalitesiz ve kusurlu bir malı
kaliteli ve kusursuz gibi piyasaya süren ve yalan söyleyenlerin bu tür davranışlarını,
dürüstlükle bağdaştırmak mümkün değildir.
Dürüst İnsan;
  • Sözünde duran
  • Tutamayacağı sözleri vermeyen 
  • Verdiği sözü mutlaka yerine getiren
  • Yalan söylemeyen
  • Tutarlı olan
  • Söz ve davranışları uyumlu 
  • Söyledikleri ve uyguladıkları arasında tutarlılık olan
  • Kişidir.
 
  • Dürüst bir öğrenci,
  • Dürüst bir öğrenci okulunda ve evinde her zaman doğru söyler.
  • Sınavlarında ve ödevlerinde kopya çekmez
  • Öğretmenlerine ve arkadaşlarına hep doğru sözler söyler.
  • İşlerini yaparken hilekar olmaz.
  • Arkadaşlarına karşı yalancı şahitlik yapmaz.
 
 Dürüst bir anne-baba,
  • Eşine karşı hep doğru söyler,
  • Çocuklarına hiç yalan söylemez
  • Çocuklarını iyi ve doğru insan olarak yetiştirir. Onlara iyi örnek olur.
  • Ailesi içinde hile ve yalan olmaz
 
 Dürüst bir memur,
  • İşinde ve sözünde doğru insandır,
  • Çalıştığı yerde yalan olmaz,
  • Amirine yada arkadaşına karşı hilekar değildir,
  • İşlerinde doğru olur,
  • Yalan söylemez, hep doğrucudur.
 
   Dürüst bir esnaf,
  • Dürüst esnaf müşterisini kandırmayandır,
  • İşinde ve hayatında hile yapmayandır,
  • Komşusu ve yakınına yalan söylemeyendir,
  • Ürünü ve sattığı malda hile yapmayandır,
  • Fiyatlarında yalan söylemeyendir,
  • İnsanları yanlış yönlendirmeyendir.
 
"Dostluk" sözlükte, dost olma durumu ve dostça davranış olarak açıklanmıştır.
"Kardeşlik" de kardeş olma durumu, kardeş kadar yakın sayılma, birlik, beraberlik gibi anlamlara gelmektedir "Dost" sevilen, güvenilen yakın arkadaş demektir. Dost bilinen kimse ile yakın ve samimi ilişkiler kurulabilir. Böyle bir kişi ile insan, her şeyini paylaşabilir,
ona en gizli sırlarını açabilir. Bu durum, aynı zamanda dostluktur. Dost olmaya, dostlar
Edinmeye her insanın ihtiyacı vardır. insanların kardeşliğe de ihtiyacı vardır. Kardeş gibibirbirini seven ve kollayan insanlar, kardeşlik sayesinde yardımlaşırlar. Hayatta birbirlerine destek olurlar. Birbirlerini cesaretlendirirler.
 
 
 
DOSTLUK VE KARDEŞLİĞİN TEMELİ SEVGİDİR.
 
Arkadaş, içimizi ısıtan sihirli bir dokunuştur.
   Bizi gölge gibi takip eden,her adımda yanımızda olmayı isteyen…
   Bizden uzaktayken bile yanımızda olduğunu hissettirebilen…
   Engellerle aramızdaki köprü olan...
   Her saniyesini bizimle paylaşmaktan mutlu olan…
   Dünü,bugünü ve yarını bizimle kucaklayan…
   Bizimle hayaller kuran, hayalleri gerçekleştirmek için bizimle yola çıkan..
 
Hayatta mutlu ve acı günlerimizi paylaşacak, hayatın zorlukları karşısında destek olacak
dost ve arkadaşlara hava ve su kadar ihtiyacımız vardır.
Gerçek dost…
  • İhtiyaç duyduğumuz anda yanımızda olan,
  • Kötü günlerde ve zor zamanlarda yanımızda olan,
  • Her konuda destek olacağını hissettiren,
  • Her zaman yardıma hazır olan,
  • Acımasız ve kötü niyetli olmayan
  • Bencil olmayandır.
 
Sevgi nedir?
 
Sevgi, sevdiğimiz şeyin yaşaması ve gelişmesi için duyduğumuz etkin ilgidir. Tüm ilgilerimizin kaynağı sevgidir, sevgi olmadan ilgi de olmaz.Öğrenmenin kaynağı da ilgidir. Sevgiyi yalnız bir objeye ya da bir düşünceye bağlılık olarak göremeyiz. Sevgi bir tutumdur. Kişinin yalnızca bir sevgi nesnesine değil, bütünüyle dünyaya bağlılığını gösteren bir tutum veya yapıdır. Sevgi kavramı içine her türlü yakınlaşma, birleşme, öğretici yaratıcılık, coşku vb. gibi olumlu duygular girer. Yaşamın ilk yıllarında büyük ölçüde kendine yönelik olan bu duygu, çevreyi tanımakla birlikte çevreye yönelir. Ruhsal enerjimizi çevremizde bulunan canlı ve cansız her şeyle paylaşırız. Bu şekilde çevremiz bizim için bir şey ifade eder, biz çevremiz için bir şey ifade ederiz. Bu özelliği ile sevgi sürekli çoğalan ve paylaşılan bir duygudur. Paylaşıldıkça da çoğalır. Gerçek sevgi,ilgi, saygı, sorumluluk ve bilginin ortaya dökülmesidir. Sadece başka birinden etkilenmek veya bir şeye kapılmak değildir. Sevgi sürekli olarak yaşam boyu değişen ve gelişen bir duygudur. Başlangıçta ilkel bir nitelik gösteren sevgi, zaman içinde gelişerek olgunlaşır. İlkel sevgide bireysel sınırlar kaybolur, bireyler farklılıklarını anlayamazlar. Biri olmadan diğeri olmaz. Biri diğeri olmadan herhangi bir girişimde bulunamaz, Biri olmadan diğeri kendini eksik olarak hisseder. Sevgi üç türlüdür!..
 
1- “Eğer” türü sevgi!..
Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgidir. 
 
    Eğer iyi olursan baban, annen seni sever.
    Eğer başarılı ve önemli kişi olursan, seni severim.
    Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim.
    En çok rastlanan sevgi türü budur.
    Bir şarta bağlı sevgi.. Karşılık bekleyen sevgi..
    Sevenin, istediği bir şeyin sağlanması karşılığı olarak vaat edilen bir sevgi türüdür bu…
    "Nedeni ve şekli bakımından bencildir.
    Amacı sevgi, karşılığı bir şey kazanmaktır."
    Evliliklerin pek çoğu "Eğer" türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil, hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde de, düş kırıklıkları başlıyor. Sevgi giderek nefrete dönüşüyor. En saf olması gereken anne baba sevgisinde bile "Eğer" türüne rastlanıyor.
 
   2- "Çünkü" türü sevgi...
   Bu tür sevgide kişi, bir şey olduğu, bir şeye sahip olduğu ya da bir şey yaptığı için sevilir.
Başka birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır.
 
Seni seviyorum.      Çünkü çok güzelsin. (Yakışıklısın!)                         
Seni seviyorum.      Çünkü çalışkansın,
Çünkü ödevlerini yapıyorsun,
Çünkü yaramazlık yapmıyorsun.
Seni seviyorum.      Çünkü bana güven veriyorsun.
Seni seviyorum.      Çünkü beni arabanla gezdiriyorsun.
 
Çünkü türü sevgi,
Eğer türü sevgiye tercih edilecektir.
Eğer türü sevgi, bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz,
hoş bir şeydir, egomuzu okşar.
Bu tür, olduğumuz gibi sevilmektir.
İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler.
Bu tür sevgi onlara yük getirmediği için rahatlatıcıdır.
 
Ama biraz düşünürseniz, bu türün, "Eğer" türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. Kaldı ki, bu tür sevgi de, yükler getirir insana.. İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerinin, artık ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yaşama sonsuz sevgi kazanma gayretkeşliği ve rekabet girer. O zaman bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi?
Çünkü türü sevgi de, gerçek ve sağlam sevgi olamaz…Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha var..
Birincisi.. "Acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz?" korkusu..
Tüm insanların iki yanı vardır. Biri dışa gösterdikleri..
Öteki yalnızca kendilerinin bildiği.."İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terk ederlerse" korkusu buradan doğar.
İkincisi de.. "Ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa.." endişesidir.
Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne?...ve işte sevgilerin en gerçeği!...
 
3- "Rağmen" türü sevgi...
    Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında bir şey beklenmediği için "Eğer" türü sevgiden farklı bu.. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp, böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için "Çünkü" türü sevgide değil. Bu üçüncü tür sevgide, insan "Bir şey olduğu için" değil, "Bir şey olmasına rağmen" sevilir. Güzelliğe bakar mısınız?..
Rağmen sevgi.. Burada insanın, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine "rağmen" olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor. Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor.
 
Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur Farkında olsanız da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir.
Dünyadaki en büyük kıtlık, 'rağmen' türü sevginin yeterince olmayışıdır!..
 
 SABIR, Beklenmedik olaylar ve içine düşülen güçlükler karşısında ümitsizliğe kapılmadan ve tedirgin olmadan dayanma gücü göstermektir…Sabırlı olmanın, pek çok faydası vardır…Sabrın sonu selamettir.” Hayat boyu, her türlü güçlüğü yenen kişiler,felaketlere göğüs germesini bilenlerdir!
 
Elbette… Sabır, sadece felaketlere ve güçlüklere dayanmak demek değildir…
Sabrı, aynı zamanda derslerimize çalışırken, insanlarla ilişkilerimizde nezaketi temel prensip olarak uygularken,kanuni görev ve sorumluluklarımızı yerine getirirken de ele almak durumundayız…
Sabır;
Bir işi bir dakika önce alma aceleciliğinden, bir dakika sonraya bırakma tembelliğinden
kaçınma ve korunma iradesi demektir.
Azim ve Çalışkanlık ise;Her türlü olumsuzluğa rağmen, “azim ve kararlılık içerisinde olma” erdemine ulaşabilen ve ulaşmak istedikleri noktaya kadar durmadan, yorulmadan
çabalayan kişilerin müstesna özelliğidir! Dünyadaki bütün gelişmeler,Yapılan binalar,
Kurulan fabrikalar,Köprüler, barajlar, yollar,Bilgi veren muhteşem eserler,
hep sabırla örülü, azimli çalışmaların eseridir.
 
İhtiyacımız olan Sabrın, azmin ve çalışkanlığın adresi bellidir: İRADEMİZ!
 
SAYGI
 
Saygı, bir çok insanın bildiği ve beklediği gibi korkmak, çekinmek değildir.
 
Saygı bir insanı, olduğu gibi görmek, onun kişiliğini fark etmek demektir.
Saygı, sosyal ahlak değerleri düzenleyen bir kavram olarak: büyüğe ve değerli bulunana, içten bağlılık ile hürmet göstermektir.
Saygı, bir alçalma, kendini inkar veya eksiltme değildir. Dolayısıyla bu kadar önemli bir noktada, ilk işimiz çocuğa, eğitimle saygı değerini vermektir.
Kendi kendine saygı duyan, başkalarına saygı duymayı da öğrenebilir.
Saygılı bir insan;
Kibar ve naziktir.
Herkesi meziyetleri ile değerlendirir.
Hoşgörülü,
bireysel farklılıkları kabul edici
ve takdir edicidir.
Suistimal etmez.
Aşağılamaz.
Kimseye kötü davranmaz.
Başkalarını kötü niyetle kullanmaz.
Kötü niyetle manipüle etmez.
Sömürmez.
Bireylerin kendi yaşamları hakkında karar verme haklarına saygı gösterir.
 
Sorumluluk;
Kendi davranışının sonuçlarına sahip çıkmak ve görevlerini yerine getirmek için çalışmaktır.
 
    Ailelerin çocuklarına, yaşlarına ve fiziksel gelişimlerine uygun sorumluluklar verip, başarmaları için desteklemeleri gerekir. Çocuğun kendisini önemli, değerli hissetmesi, kişilik gelişimi veya sosyal ilişkileri açısından önemlidir. Çocuğun kendisini değerli olarak görmesi, öncelikle yakın çevresinden kabul görmesine bağlıdır. Bu nedenle, çocuğa uygulama fırsatı tanınmalı. Dilediğince giyinen, giysisini seçen, istediği resmi yapan, yemeğini baskısız yiyen, hareketlerine katı sınırlar getirilmeyen, kişiliğine saygı gösterildiğini fark eden ve kendini özgürce ifade edebilen çocuk, (ben değerliyim) diye düşünür.
 
    Bu da onu başarılara ve yeni atılımlara, dolayısıyla sorumluluk almaya yönlendirir. Çocuğa, kendine yetmeyi ve kendini yönetmeyi öğretmek gerekir. Ona özgür bir ortam hazırlanmalı, ayakları üzerinde durmayı, kendi kanatlarıyla uçmak öğretilmeli. Çocuğun tercihleri engellenmemeli, sorumluluk alanlarında çabalarına saygı gösterip, kendi başına düşünüp sorunları çözmesi sağlanmalıdır.
Sorumlu olan kişi;
  • Kendi kararlarını verebilen,
  • Karar alırken elindeki kaynakları kullanabilen,
  • Değer yargılarını gözeten,
  • Bağımsız davranabilen,
  • Kendine güveni olan,
  • Başkalarının haklarını çiğnemeden kendi ihtiyaçlarının karşılayabilen,
  • Harekete geçmeden önce düşünen.
  • Hareketin tüm bu davranıştan etkilenecek kişiler üzerindeki olası sonuçlarını hesaba katan.
  • Uzun vadeyi düşünen,
  • Seçimlerinin sonuçları için sorumluluğu kabul eden,
  • Mazeret ve bahane belirtmeyen,
  • Kendi yanlışları için başkalarını suçlamayan,
  • Başkalarının başarısını, kendisinin başarısı gibi üstlenmeyen,
  • İyi örnek olan kişidir.
  • Sorumluluk sahibi olan kişi;
  • Gayret etmeyi sürdürür, ucunu bırakmaz, vaz geçmez.
  • Çalışkan, itinalı ve gayretli olur.  
  • Sorumluluk bilinci gelişmemiş bireyler, geleceğin bağımlı kişilikleri olarak karşımıza çıkarlar.
 
Cömertlik;
insanın, sahip olduğu imkânlardan, muhtaçlara meşrû ölçüler dahilinde yardımda bulunmasını sağlayan üstün bir ahlâk kuralıdır.
Hayatı, bir mücadele ve bir yarış olarak değil, ancak bir paylaşma ve yardımlaşma olarak algılayan insanların sahip olabilecekleri bir erdemdir, cömertlik…
Bu erdemlere gereği gibi sahip olabilen kişiler;
  • Duyarlı,
  • merhametli
  • şefkatlidir.
  • Paylaşımcıdır.
  • Başkalarına yardım eder.
  • Alabildiğine vericidir.
  • Yardımcıdır.
CESARET
Hayatın zorlukları, çocuklarımız hakkında bizi endişelendirir.Onlara, bu zorluklar karşısında ayakta kalabilecek cesareti nasıl aşılayacağımızı düşünür, dururuz…
Onurlu bir kişilik ve haksızlıklarla mücadele edebilecekleri cesaret, önlerindeki uzun yolda,
her zaman gereksinim duyacakları önemli erdemlerdendir…
Karakter eğitimi ile Öğrencinin kendini tanıması sağlanarak, kendi mumunu kendisinin yakması, hem kendisini hem çevresini mutlu kılmada güven ve cesaret sahibi olması, abartılı roller üstlenmeden kendisine saygınlık kazandıracak, hayatı sevdirecek arayışlara yönelik rehberlikler yapılmalıdır.
 
Adalet erdemine sahip kişiler;
  • Herkese eşit ve adaletli davranır.
  • Diğerlerini dinler.
  • Diğerlerinin ne söylediklerini ve ne hissettiklerini anlamaya çalışır.
  • Başkalarının hatalarından haksızca faydalanmaz.
  • Hakkından fazlasını almaz.
  • Çevresindekilere kendisine davranılmasını istediği gibi davranır.
  • Herkesi meziyetlerine göre değerlendirir
  • İnsanları aşağılamaz
  • Kimseye kötü davranmaz
  • İnsanları sömürmez
 
 
Vatandaşlık iki şekilde tanımlanabilir;
Fert ile siyasal bir topluluk (genellikle devlet olarak bilinen) arasındaki ilişkinin bir statüsüdür.
   Bu ilişkide fert sadakat ile devlet ise ferdi korumakla yükümlüdür. Fert ve devlet arasındaki bu ilişki veya statü kanunlarla belirlenmektedir.
Eşitlik ve kanun hükümlerine dayalı bir toplum yapısında vatandaşın statüsü olarak tanımlanabilir.
 
  
 
 
 
 İYİ VATANDAŞ OLMA
    İyi vatandaş ile iyi insan arasındaki farkı Devlet bakanı ve Başbakan yardımcısı Abdüllatif Sener şu iki örnekle ifade etmiş:
    "Hem iyi vatandaş olacaksın, kurallara uyacaksın. Hem de kural dışı konularda da iyi insan olacaksın. Televizyonda bir dizi vardı, Dallas… Dallas'ta bir JR. vardır. Bu JR. iyi bir vatandaştır arkadaşlar. Neden? Çünkü, yaptığı her işi kanunlara uydurur. Ama, kanunların boşluğundan yararlanarak kazık atmadığı adam bırakmaz.
    Kanunlara uyduğu için iyi vatandaş, ama, her türlü hileyi yaptığı için iyi insan değildir. Bir de, mesela, Ege Bölgesi'nde efeler var, eskiden varmış. Bu efelerin hepsi demeyeyim ama, bir kısmı iyi insan. Mesela, Yörük Ali Efe; bunun romanını okudum. Yoksulu, açı yediriyor, çıplağı giydiriyor, evlenemeyen gençleri evlendiriyor, zalimin tepesine biniyor.
'Valla bu Yörük Ali Efe iyi insanmış' diyorsunuz. Ama kötü vatandaş. İyi vatandaş değil. Niye? Mevcut hukuk düzenine isyan etmiş ve dağa çıkmış. Demek ki JR. iyi vatandaş, ancak kötü insan. Bazı efeler de iyi insan olduğu halde kötü vatandaş.
   İyi bir vatandaş;
Okulunu, yaşadığı toplumu ve dünyayı daha iyi bir yer yapabilmek için uğraşan,
Çevresinde olan olaylar için sorumluluk duyan,
Toplum hizmetlerinde işbirliği yapabilen,
İyi bir komşu olan,
Başkalarına karşı saygılı davranabilen,
Ailesinin, okulunun ve toplumunun kurallarına uyabilen
    bir kişidir.
 
    İyi bir vatandaş;
Kurallara ve kanunlara uyar.
Görevini yapar.
Görevlilere görevlerini yerine getirmesinde saygı gösterir.
Komşularını, ailesini, okulunu, toplumunu, işverenini ve iş arkadaşlarını korur.
Oy verir.
Vergisini öder.
Topluma gönüllü hizmette bulunur.
Çevresini korur.
Doğal kaynakları korur.
 
    Bireysel hak ve özgürlüklerin korunması, bilinçli yurttaşların işidir. Kamusal yaşama insanların katılmaması oligarşiye ortam hazırlar. Kamuoyunun oluşturulması, bireylerin bireysel kanaatlerine saygı duyulması sonucunda sağlanabilir. Hakların ve özgürlüklerin korunması ile ilgili yasal düzenlemeler şüphesiz büyük önem taşısa da, asıl çözüm eğitim süreci içinde bireylere insan hakları ve demokrasi eğitimi verilmesi ve yasal düzenlemelerin gereklerinin birey davranışına dönüştürülmesidir. “İnsan hakları eğitimi; insana, gerçek anlamıyla özgür ve ergin ‘yurttaş’ kimliği kazandırmanın; hak ve özgürlüklerinin bilincine varan ve onları kullanmasını, korumasını ve kollamasını bilen yurttaşların etkin olduğu; oluşturdukları örgütlerin kurumsallaştığı demokrasiyi ‘yaşam biçimi’ne dönüştürmenin en temel yoludur.
 
 
Karakter eğitimi başlangıçta, felsefi ilke olarak, şefkat, dürüstlük, adalet, sorumluluk ve saygı gibi temel etik değerleri alır.
Karakter eğitimine inanan okul ve aileler açıkça bu değerlerin yanında yer aldıklarını göstermelidirler.
Bu temel etik değerleri ve bu yönde davranışları konuşmalı, tartışmalı, tanımlamalı, yaşam tarzı olarak benimsemeli ve tanıtmalıdır.
Çocuklarının iyi karakter geliştirmesi düşüncesine bağlı olan aile ve okullar, bu temel değerleri bireyin ve toplumun bilinci olarak görmelidir.
Karakter eğitimi bu değerlerin geçerliliğini tartışıp, bu değerlere sahip çıkmanın zorunluluğunu hissettirmelidir.
Bu değerler insan onurunu onaylar, bireyin gelişimine katkıda bulunurlar. Demokratik toplumun hak ve görevlerini tanımlarlar.  
 
 
Entellektüel alanda olduğu kadar etik alanda da çocukların işbirlikli öğrenme yöntemlerine gereksinmeleri vardır.
En iyi öğrenme yolu; yaparak ve yaşayarak olanıdır.
Çocukların iyi karakter geliştirebilmek için değişik olanaklara gereksinimleri vardır.
Çocukların adalet, sorumluluk gibi kavramları uygulayabilecekleri alanlar gereklidir.
Gerçek yaşam sorunlarıyla uğraşarak, işbirlikli öğrenme gruplarında çalışma yükünü nasıl pay edecekleri, bir sonuca nasıl ulaşacakları, bir öğrenme projesini nasıl uygulayacakları, oyun alanlarında kavgaları nasıl en aza indirecekleri onların adalet, işbirliği, saygı gibi konularda pratik yapmalarını sağlar. 
Ve nihayet çocuklar, sürekli yaşadıkları etik egzersizler aracılığıyla doğru davranış biçimleri elde ederler.
 
TEŞEKKÜR EDERİZ!...
 
İyi Karakter Tavsiye Listesi
 
Bir insana verilen değer, onun ahlâk ve karakteriyle bağlantılıdır. Hak katında ve halk katındaki kıymetimiz, ahlâk ve karakterimizin gelişmesi nispetindedir. Okul idarecileri öğrencileri hayata hazırlarken, bu yönde geliştirmenin yollarını arar dururlar. Bu gayeyle bazı üniversitelerde, ahlâk ve karakter gelişim merkezlen bile kurulmuştur.
Amerika Boston Üniversitesindeki böyle bir merkezin, öğrencilerin ahlâk ve karakter gelişimiyle ilgili olarak yaptığı bir çalışmada, çok sayıda öğretmen ve idarecinin fikirlerinden yararlanılmış ve 100 maddelik bir tavsiye listesi hazırlamıştır. Her kültürden öğrencinin yararlanabileceği bu listedeki bazı maddeler kültürümüze adapte edilerek değiştirilmiştir. Bunları okuyunca, bazılarını zaten uygulamakta olduğumuzu görecek, diğerlerine karşı içinizde bir şevk uyanacaktır. Şimdi bu listeyi baştan sona iyice inceleyelim:
 
1- Kahramanlık ve fedakârlıklarıyla meşhur olmuş kişilerin fotoğraflarını koridor ve odalara asın.
2- Öğrenciler için ahlâk ve karakter gelişimi konusunda bir rehberlik programı başlatın.
3- Topluma hizmet maksadıyla belli misyonlar taşıyan gruplar oluşturun.
4- Bir çocuğun diğerleri tarafından şamar oğlanı yapılmasına manî olun.
5- Akademik, spor veya sanat yetenekleri dışındaki kabiliyetleri keşfetmek üzere programlar geliştirin.
6- Öğrencilerin davranışlarını ve topluma katkılarını ciddi bir şekilde Ölçüp değerlendirin.
7- Öğrenci ve onlara rehberlik yapanların hemfikir oldukları kurallar tespit edin.
8- Velileri davet edip onların gelişmeleri inceleyip katkıda bulunmalarına fırsat tanıyın.
9- Misyonunuzu tanımlayan güzel bîr söz seçip öğrencilerinizle paylaşın.
10- Her ay bir fazilet tespit edip bunun üzerinde çalışın.
11- Kendinize örnek aldığınız bir şahsiyeti öğrencilerinize tanıtın.
12- Tarihteki olayları gündeme getirip bu olaylarda nasıl davranılması gerektiğini tartışın.
13- Öğrencilerdeki iyilik sıfatının, en az onların akademik başarıları kadar önemli olduğunu görmelerine yardımcı olun.
14- Ahlâkla ilgili meseleleri ele alın, yani gerçekleri ele alın, delil toplayın, sonuçları tahmin edin ve karar verin.
15- Öğrencilerin topluma hizmet etmeleri için belli bir yapı dahilinde onlara fırsatlar oluşturun.
16- Örnek olun. Meselâ ortalıkta gördüğünüz bir kâğıt parçasını alın. Sizden sonra ders vereceklere bir saygı eseri olarak tahtayı temiz bırakın.
17- Kurumunuzda, ne türlü olursa olsun, nezaketsizliğe fırsat vermeyin.
18- Kaba ve küfürlü konuşmalara izin vermeyin.
19- Öğrencilerin kötü davranışlarını notlar, çağrılar ve ziyaretlerle velilere duyurun.
20- Çocuklarının güzel vasıflarını takdir etmek üzere velilerle irtibat kurun.
21- Öğrencilerin okulda çok çalışmalarının ahlâkî bir sorumluluk olduğu fikrini açıkça belirtin.
22- Meslektaşlarınızla konuşurken nazik olun.
23- Yaşadığınız yerdeki fedakâr ve önemli şahsiyetleri derslerde tanıtın.
24- Ödevlerin yapılması ve sınav sonuçlarıyla ilgili mükâfat sistemi kurun.
25- Bir bağış fonu oluşturun. Öğrencilerin bağışları istedikleri yere yapmalarına fırsat tanıyın.
26- Ailelerin ahlâkî otoritelerini destekleyin. Öğrencilerin ahlâkî problemlerini ebeveynleri ile çözmelerini sağlayın. Bu konuda öğrencilerle konuşarak niçin zora düştüklerini analiz edin.
27- Duvarlara güzel karakteri teşvik eden sözler asın
28- Özellikle öğrencilerin o anki durumlarıyla İlgili ahlâkî ihtilaflara dair yaşanmış olaylardan örnekler verin.
29- Kahraman şahsiyetleri doğum günlerinde anın ve ne tür faziletlere sahip olduklarını anlatın.
30- Çocukların önem verdikleri vecizeleri yazıp duvarlara asmalarına izin verin.
31- Ahlâkî konularda makaleler getiren öğrencileri ödüllendirin ve bu yazıları analiz edin.
32- Kurumunuzdaki karakter meselelerini -güzel huylar vs- düzenli olarak müzakere edin.
33- Çocukların beklentilerini netleştirin ve onların bu beklentilere göre sorumluluk almalarını sağlayın.
34- Öğrencilerle ilgilenirken tutarlı olun ve duygusal davranarak doğruluk ve dürüstlüğünüze halel getirmeyin.
35- Hatalarınızı kabul edin ve bunları düzeltmenin yollarını araştırın. Öğrencileri de buna teşvik edin.
36- Her gün birkaç dakikalık ibretli bir hikâyeyi seslice okuyarak güne başlayın. Hikâyelerin kısa, ama ders verici olmasına dikkat edin.
37- Kurumunuzdaki ilkeler ve politikaları belirlerken bunların muhtemel tesirlerini ve öğrencilere ne tür mesajlar verdiklerini anlamaya çalışın.
38- Bir politika, faaliyet veya kararın sebeplerini açıklayın. Öğrencilerin sadece "nasıl' ı değil, "niçin"! de anlamaları için onlara yardımcı olun.
39- İyi bir öğrenci olmanın ahlâkî ve karakterle ilgili unsurlarını öğrencilerin tartışması için ortamlar hazırlayın.
40- Öğrencilere rekabet kavramını öğretin ve bunun ne zaman faydalı, ne zaman zararlı olduğunu anlatın.
41- Öğrencilere niçin öğretmenlik / belletmenlik yaptığınızı açıklayın. Öğretmenlik / belletmenlik yapmanın sorumluluğu ve öneminden ne anladığınızı açıklayın.
42- Topluma yaptığınız hizmetlerden öğrencilere bahsedin. Hangi gönüllü kuruluşlarda neler yapabileceklerini anlatın.
43- Öğrencilere medyayı eleştirel bir yaklaşımla analiz etmeyi öğretin. Medyadaki mesajlar ne tür bir karakteri teşvik etmektedir?
44- Mezun olup yüksek okula gitmiş, iş hayatına atılmış eski öğrencilerinizi davet edip tecrübelerini aktarmalarını sağlayın. Güzel alışkanlıkların onlara işlerinde nasıl yardımcı olduğunu sorun.
45- Muhitinizdekî yetişkinleri davet ederek onların karakter eğitimleri ve tecrübeleri konularını gündeme getirin.
46- Öğrencilerin empati geliştirmelerine yardımcı olun. Onlara şu tür sorular sorun: "Kimse seninle oynamak istemezse kendini nasıl hissedersin?", "Birisi senin isminle alay ederse neler hissedersin?"...vb gibi.
47- Kurumunuzda ihtilaflar doğduğunda öğrencilere saygı, açık görüşlülük, mahremiyet ve nezaketin önemini öğretin. Gıybet, dedikodu ve tahkire fırsat vermeyin.
48- Kibarlık üzerinde durun. Öğrencilere, diğer öğrencileri ve yetişkinleri dikkatli bir şekilde nasıl dinlemeleri gerektiğini öğretin.
49- Başarılı şahısların biyografilerini birlikte okuyup müzakere edin. Daha büyük çocukların farkında lık yeteneğini geliştirin. Bireylerin hataları olabileceğini, ancak takdire şayan sıfatlar da taşıyabileceklerini fark ettirin.
50- Büyük öğrencilerin küçüklere yardımcı olmalarını sağlayan ortamlar oluşturun.
51- İlk günden itibaren çok çalışmanın ve hedefe ulaşmak için belli standartlara riayet etmenin öneminden bahsedin.
52- Liseye devam eden öğrencilerin toplumda daha aktif olmaları için, gönüllü faaliyetler yapan kurumların yönetim kurulu toplantılarına katılarak katkıda bulunmalarını sağlayın.
53- Katma değeri yüksek, kaliteli eserler veren ve ülkenin sosyal enerjisini artırıcı örnek çalışmalar yapan şahsiyetlerin hayatlarını, alışkanlıklarını ve temel prensiplerini araştırma konusu olarak öğrencilere verin.
54- Dîğer ülkelerde karakter eğitimiyle ilgili çalışmaları takip edin ve tecrübelerden yararlanın.
55- Öğrencilere teşekkür mesajları yazmayı Öğretin. Öğrenciler için değerli çalışmalar yapanlara teşekkür mektupları yazdırın.
56- Öğrencilerin çalışmalarını değerlendirirken onlara yeteri kadar geri besleme (feedback) verin. Gelişmeleri ve başarıları konusunda onlarla samimâne ve teşvik
edici bîr iletişim kurun.
57- Büyük öğrencilerin, ebeveynler için yemekli bir program hazırlamasını sağlayın. Yemek yapmalarını, dekorlar kullanmalarını, hizmet etmelerini ve temizlik yapmalarını temin edin.
58- Öğrencilerin kurum için bir hizmet yapmalarını (ufak tamiratlar, tanıtım vs.) sağlayın.
59- Düzenli bir şekilde birlikte bina temizliği yapın.
60- Diğer din ve kültürleri tahkir etmeyin ve başkalarına karşı âdil davranmanın önemini vurgulayın.
61- Hor görülen öğrencilere destek olun ve bu anları bir eğitim fırsatı olarak görün.
62- Canlılara karşı şefkatli olma düşüncesini aşılayın.
63- Ürünlerin tekrar kullanımıyla ilgili (recycle) kampanyalar başlatın. İktisatlı olma ve israftan kaçınmanın önemini anlatın.
64- Ülke çapında güzel ahlâkı destekleyen programlardan öğrencilerinizi haberdâr edin.
65- Öğrencilerin ebeveynlerinin de desteğiyle; muhitlerinde ufak temizlik işleri, ağaç dikme, ufak tamiratlar gibi çalışmalarla çevrelerine hizmet etmelerini sağlayın.
66- Kurumunuza ait bir şarkınız olsun ve yeni gelenlere bunun sözlerini ve manasını öğretin.
67- Eğer böyle bir şarkınız yoksa öğrenciler arasında bir yarışma düzenleyerek bir tane yazmalarını temin edin. Ne tür fikirlerin şarkıda yer alması gerektiği konusunda görüş alışverişinde bulunun.
68- Kurumunuzda belli kaidelerin önemini vurgulayın ve bu kaidelerin kurumun kimliği açısından önemini ifade edin.
69- Öğrencileri çevredeki yaşlı veya yardıma muhtaç insanlarla ilgilenmeye teşvik edin.
70- Öğrencilerinize başka şehir veya ülkelerden mektup arkadaşları bulun ve onların yazışmalardan öğrendikleri bilgileri paylaşın. O yerlerde hayatın nasıl olduğu konusunu gündeme getirin.
71- Karakter eğitimi için müfredatı kullanın. Meselâ dille ilgili çalışmalarda karakter analizleri yaptırın. Başkasının gözleriyle dünyaya bakmanın nasıl bir şey olabileceğini sorun.
72- Şefkatli bir şekilde yapıcı eleştirilerde bulunun ve öğrencilerin de bunu alışkanlık haline getirmelerini sağlayın.
73- Spor müsabakalarında, oyunlarda ve günlük ilişkilerde centilmenliğin önemini vurgulayın.
74- Okulun politikasını belirlerken öğrencilerin de katkıda bulunmasını temin edin. Onlara farklı politikaların karşılaştırılmasıyla ilgili ödevler verin.
75- İnsanı düşünmeye, tartışmaya ve yazmaya sevk eden alıntılar toplayın.
76- Öğretmen ve idarecilerin kullanabilecekleri, karakter eğitimiyle ilgili bir literatür listesi hazırlayın.
77- Kurumunuzu tanımlayan veciz bir söz bulun.
78- Üstün karakterli öğrencilere ait kayıtları arşivleyin.
79- Akademik ve sosyal problemleri çözüp özgüven kazanmaları için fırsatlar tanıyın.
80- Kurumunuzdaki ahlâkî atmosferi idarî toplantılarınızda gündeme getirin ve hedeflerinizi belirleyin.
81- Kurumunuza ait bir prensipler listesi hazırlayın ve bütün faaliyet ve politikalarınızda bu listeye atıflarda bulunun. Kurumdaki herkese bu listeyi neşredin ve dikkat çekici bir şekilde binada teşhir edin.
82- Bir e-mail listesi veya bülten tahtası hazırlayıp idareci ve öğretmenlerin karakter eğitimiyle ilgili fikir alışverişi yapmalarını sağlayın.
83- Haber bülteniniz aracılığıyla, öğrencilerinizin dikkat çekici davranışlarından velileri haberdâr edin.
84- Kurumunuzun tarihî ve başarılarına ait belgeler ve fotoğraflardan oluşan bir sergi hazırlayıp ziyaretçilere bunu gösterin.
85- Kurumda basit gibi görünen işleri yapan işçilerin ve gönüllülerin çalışma ve başarılarını toplu bir şekilde takdir edin.
86- Öğrencileri teşvik edecek ve onlara disiplin kazandıracak miktarda ödevler vermeyi ihmal etmeyin.
87- Çocuklara bir and söyletin ve bu metni velilere ulaştırın.
88- Giyimle ilgili standartlar belirleyip bunların eğitimle olan ilgisini açıklayın.
89- Öğrencilerin kendi aralarında kaynaşmasını sağlayan faaliyetler düzenleyin.
90- Öğrenci ve velilerin seminer, gezi gibi ortak bir projede görev almalarını sağlayın.
91- Binanın genel görünüşü konusunda dikkatli olun. Genel düzen ve tertiple ilgili herkesin katkıda bulunmasına çalışın.
92- Çevredeki itibarlı işadamlarının, girişimcilik konusunda öğrencilere rehberlik yapmalarını sağlayın.
93- Yeni gelen öğrenci ve işçilere rehberlik yapacak kişiler belirleyin.
94- Çevredeki memur, işçi veya işverenleri davet ederek iş hayatında karakterin öneminden bahsettirin.
95- Sporla ilgilenen öğrenci ve öğretmenlerin sporla ilgili ahlâkî ilkeler geliştirmelerini teşvik edin.
96- Muhitinizde karakter eğitimiyle ilgili toplantılar düzenleyin.
97- Karakter eğitimiyle ilgili bir logo hazırlatın.
98- Ayda iki defa öğretmen ve idarecileri bir araya getirerek ahlâkî prensipler içeren edebî veya felsefî bir metni analiz ettirin.
99- Veliler için karakter eğitimiyle ilgili bir literatür listesi hazırlayın.
100- Bir kitap kulübü kurarak öğrencilerin ahlâkî eserler okumalarını sağlayın.
Bu listenin hayata geçirilebilmesi için okul idaresi farklı birimlere veya öğretmenlere kendisiyle ilgili maddelerin neler olduğunu ve onları nasıl uygulayacağını belirleme görevi verebilir. Meselâ, sporla ilgili olan maddeler spor birimi veya öğretmenine; benzer şekilde tarih, edebiyat, resim, gezi ile ilgili olanlar da alâkalı birimlere görev olarak verilebilir. Böylece, bu listede yer alan veya akla gelebilecek başka hususlar bir bütünlük içinde öğrenciye sunulursa, ahlâk ve karakter gelişiminde olumlu sonuçlar alınır.
 
Karakter Eğitiminde Mizaç
Dr. Selim AYDIN
 
Her insan, belli derinlik ve genişlikte zihnî, hissî ve fizikî potansiyellere sahip olarak doğar. Bu potansiyeller, hem insanın genomunda, hem de manevî cevherler olarak ruhunda mevcuttur. Bugünkü modern bilim de, insanların doğarken boş olarak doğmadığını ve belli iç istek ve huylarla dünyaya geldiğini belirtmektedir.

İnsanın, yaratılıştan getirdiği bu potansiyel özelliklerin oluşturduğu desene mizaç denmektedir. Her insanın mizacı, kendine has olmakla beraber belli kriterler ışığında gruplanmaktadır. Her çocuğun mizaç özellikleri üzerine, anne-babası ve çevresi; belli davranışları, tercihleri, ahlâkî değerleri ve toplum kurallarını inşa etmeye çalışır ve bu süreç çocuğun terbiyesi ve eğitimi olarak bilinir. Çocuk belli bir yaşa geldiğinde de, kendi karakter ve kişiliğini geliştirme sorumluluğunu üzerine alır. Çevresinin desteği ve yönlendirmesiyle aktif bir özne olarak kendi karakterini inşa eder. Yaratılıştan getirdiği mizaç özellikleri üzerine, aile ve toplum tarafından inşa edilen karakter sonucunda, her insan bir benlik ve kişilik kazanır. Dolayısıyla insanın doğuştan getirdiği özellikleri üzerine dokuduğu alışkanlıklar, ahlâkî değerler, toplum kurallarının tamamı, modern bilimde, karakter kavramı ile açıklanır.

Kişiliğin iki boyutu: mizaç ve karakter
İnsanın kişiliği, mizaç (huy, davranış stilleri) ve karakter olmak üzere iki bileşenden oluşur. Mizaç stilleri ve huylar, insanın iç istekleri doğuştan gelir. Karakter ise, kişiye, eğitilme ve şuuraltının inşası yoluyla kazandırılır. İnsandaki karakterler ise, üç gruba ayrılır: Birincisi, yaratılışında potansiyel olarak var olan güçlü ve baskın fıtrî ahlâkî değerler.. ikincisi, yaratılışında zayıf derecede var olan ve 0-6 yaş arasında şuuraltına güçlü şekilde inşa edilen karakterler ve ahlâkî değerler.. üçüncüsü ise, kişide olmayan ve kişinin iradesiyle şuurlu bir şekilde kazandığı ahlâkî değerlerdir. Nasıl güneşin umumî, nev'i ve hususî olmak üzere üç farklı tecellisi var ise, karakter eğitiminin de üç farklı boyutu vardır: Birincisi, herkese verilmesi gereken umumî faziletler ve karakterlerdir. İkincisi, belli mizaç tiplerine verilmesi gereken o desene ait karakterler, üçüncüsü ise, her ferdin hususî durumu ve gelişmesi dikkate alınarak ona has olan etik değerler ve alışkanlıklardır. Bu pencereden bakıldığında, sağlıklı bir benlik oluşumu için karakter eğitimi olmazsa olmaz bir şarttır ve en az üç farklı boyutta, farklı mizaçları da hesaba katarak verilmesi gerekmektedir. Çünkü insan mizacında yaratılıştan var olan fıtrî faziletleri geliştirmenin ve insan fıtratındaki kötülüğe olan eğilimlerin üstesinden gelmenin yolu, insana verilecek karakter eğitiminin hem umumî, hem nev'i, hem de hususî boyutta verilmesine bağlıdır. Özellikle mizaç ve huyların yaratılıştan geldiği ve yok edilemeyeceği dikkate alınırsa, karakter eğitiminde insan mizacında var olan huyların yönlerinin, iyiye, güzele ve doğruya kanalize edilmesi hayatî öneme sahip olmaktadır. Mizacı gereği, farklı faziletlere ve zâfiyetlere yatkın olarak yaratılan insanlara tek tip bir karakter eğitimini, sadece umumî boyutta vermek yetersiz olacaktır.

20. yüzyılda gelişen akademik psikoloji, objektif olma adına, kişilik ve karakter kavramlarını birbirinden ayırdı. Nesnel olarak ölçülebilen kişilik özelliklerine vurgu yaparken, karakter ve ahlâk özelliklerini arka plâna itti. Dürüstlük, saygı, sadakat gibi karakter alışkanlıkları yerine, benlik, imaj, girişkenlik, pasiflik, içine kapalılık dışa dönüklük gibi dıştan daha bariz olan mizaç özelliklerini tanımlamaya ve geliştirmeye önem verdi. Akademik psikolojideki kişilik kavramı, 'Kendini geliştirme, hayatta başarılı olma, daha çok tanınma ve kazanmayı nasıl sağlayabiliriz?' hedefini gerçekleştirmede bir araç olarak görüldü. Bunu yaparken de kişilik kavramında mündemiç olan karakter ve ahlâk eğitimini göz ardı etti. İşin kötüsü kişilik ile karakter birbirinin yerine kullanılan eş anlamlı kelimeler haline dönüştürüldü. Halbuki karakter özellikleri, kişideki ahlâkî değerleri ve fazileti tanımlarken, kişilik özellikleri, daha çok insanın benlik ve mizaç özelliklerini tanımlar. Meselâ, içe dönük/dışa dönük, kendine güvenen/kendine güvenmeyen, atılgan ve cesur/pasif ve korkak gibi özellikler, insanın tipik kişilik özellikleridir. Farklı mizaçlardaki insanlar, bu özelliklerden birini veya bir kaçını ortaya koymaya daha eğilimli olarak yaratılmışlardır. Karakter özellikleri ise, insanı ahlâk bakımından iyi ve güzel yapan özellikler olup, bunlar içinde yalan söylememek, saygılı olmak, dürüst olmak, hakperest olmak, fedakâr olmak gibi erdemler vardır. Bu ahlâkî özellikler, bazı mizaç motiflerinde yaratılıştan itibaren daha baskın ve güçlü iken, bazı mizaçlarda daha zayıf ve çekiniktir. Bu noktadan da, karakter eğitiminde öncelikli husus, kişinin yaratılışında mizacıyla getirdiği güçlü ve baskın ahlâkî erdemleri korumaya almak ve onların aktif kullanımına vesile olacak sorumlulukları çocuklara vermektir. Gerçekte kişilikli insan ile karakterli insan aynı değildir. Bir kişinin kişiliği sağlam olabilir; ama karakteri zayıftır. Karakteri güçlü; ama kişiliği zayıf olabilir. Örnek verirsek, bir kişinin kişilik özellikleri arasında özgüveni ve cesareti ve atılganlığı, girişimciliği, imajı çok yüksek ve baskın olabilir; ama karakter olarak çok sağlam olmayıp, yalan söyleyebilir, insanların haklarını çiğneyebilir, bencil davranabilir. Kişi, iş hayatında başarılı olabilir; ama ferdî ve ailevî hayatında ciddi karakter zafiyeti taşıyabilir. Bu açıdan sağlıklı bir hayat sürmede, insanın hem sağlam bir karakteri, hem de kişiliğinin olması eşit derecede önemlidir.

Karakter; insanın özünde taşıdığı alışkanlıkların iyi ve kötü huyların, faziletlerin bir karışımıdır. İnsanı ahlâklı ve karakterli yapan çok sayıda fazilet vardır. Bunlardan üçü, inanç, ümit ve sevgidir. Faziletlerin başında ise, basiret (sağduyu), adalet, metanet (sebat, tahammül, cesaret) ve kendine-nefsine hakimiyet gelir.

Ahlâk eğitiminin bir başka adı olan karakter eğitimi, toplumumuzda adam olmak kelimesiyle de ifade edilir.
Mizacın meyvesi: kişilik
İnsanlar kişilik özelliklerinden dolayı değil, karakter özelliklerinden ötürü sorumlu tutulurlar. Bir insanı içe dönük, dışa dönük, rasyonel tabiatlı veya hissî olmasından dolayı övemeyiz. Ama bir insanı, karakter özelliği olan dürüst/yalancı, saygılı/saygısız olmasından dolayı övebilir veya kınayabiliriz. Bir kişinin kendine güveninin yüksek olması; atılgan, girişken ve başarılı olması, onun ahlâklı insan olduğu anlamına gelmez. Meselâ ne pahasına olursa olsun, kazanmak, birinci gelmek fikrine sahip bir insan, ahlâkî değerleri göz ardı eden bir yaklaşım içindedir. Ancak kendine güvenme, öz güven gibi kişilik özelliklerini, dürüstlük, iç disiplin, saygı gibi karakter alışkanlıklarıyla birlikte geliştirirse, anlamlı bir sinerji ortaya çıkabilir. Bunun anlamı, kişilik ve karakter eğitimini bütünleştirmedikçe, kendi hayatımızı, aile ve toplum hayatını geliştirmek çok zordur. Çünkü insanın özünde kaçınılması mümkün olmayan bir ahlâkî boyut vardır. İyi ve kötü arasında seçim yapma kabiliyeti olarak tanımlanan etik akıl, insanın yapısında potansiyel olarak mevcuttur. Sadece karakter eğitimiyle geliştirilmeye, güçlendirilmeye ihtiyaç duyar.

Başkaları tarafından görülme tehlikesi olmaksızın insanın yaptığı şeyler, onun gerçek karakterini yansıtır. Karaktere ait alışkanlıklar ve özellikler ise, insanın kişiliğinin şekillendiği üç potansiyel olan zihnî, hissî ve fizikî alana aittir. Bir başka ifadeyle, insanın kişilik özelliklerini ifade etme biçimleri, insanın karakter alışkanlıklarını oluşturur. Bunlar iyi veya kötü yönde olabilir. İnsanlar, mizaç özellikleri gereği, belli hareketleri yapma eğiliminde olduklarından, belli davranışları, kolayca alışkanlık haline getirebilirler. Burada kritik olan husus, bu mizaç özelliklerini baskılamak değil; onların yüzlerini iyiye çevirmek veya kontrol altına alarak, kendine ve başkalarına zarar vermesini önlemektir. Meselâ kişi, mizacı gereği, sabırsız, aceleci veya ağır başlı ve yavaş olabilir; ama kişi karakter eğitimi almışsa, bu özelliklerini kontrol altına alabilir ve çevresine zarar vermeden bu özelliklerini sergileyebilir. Kişi, kendi mizaç motifinde güçlü ve baskın olan fitrî erdemlerden dürüstlüğe ve yardımseverliğe fıtraten yatkın bir insan olabilir. Ama fıtratında baskın olan bu erdemleri koruyucu ve dengeleyici bir karakter eğitimi almamışsa, o zaman arada sırada yalan söyleyebilir ve yardımseverlik yönünü, insanları kendine çekip onları sömürmede kullanabilir. Meselâ kişi, mizacı gereği, fıtraten sözüne sadık olmaya eğilimli bir insandır; ama birçok durum karşısında aşırı eleştirel, çok sabırsız veya ağırkanlı olabilir. Bazı insanların mizaçlarında hissilik baskındır ve başkalarına verebilecekleri sonsuz sevgi vardır. Öte yandan konuşmadan önce düşünme konusunda fıtraten zaafiyeti vardır.

Özetlersek, her bir mizaç motifinde yaratılıştan gelen ve ortaya konmaya çok yatkın karakter özellikleri olduğu gibi, gelişmesi zor veya kontrol altına alınması gereken mizaç özellikleri de vardır. Bu açıdan herkes kendi nefsi ve kişilik motifi üzerinde hayatı boyunca çalışması gerekir. Zaten bu mevzu, dinimizde büyük cihad (en büyük çalışma)olarak tanımlanmış ve yapılması emredilmiştir. Dinî literatürde, şeytanın, güçlü kişilik ve karakter özellikleri üzerinden insanı aldatmaya çalışmasına şeytanın sağdan yaklaşması denir. Bu açıdan karakter eğitiminin temelinde, baskın ve güçlü olan olumsuz mizaç özelliklerini frenlemek, zayıf olan veya bulunması gerekip de bulunmayan karakter özelliklerinin kazanılması vardır.
İnsanlar genelde, mizaç özelliklerinden kaynaklanan eğilimlere bağlı alışkanlıklar çerçevesinde hayatını sürdürür. Bu açıdan kişi karakter eğitimi alırken, bu alışkanlıklarının farkına varmalı ve bu alışkanlıklarını iyi ve güzel yönde terbiye etmelidir. İnsanların farklı alışkanlıklara sahip olması, temelde onların farklı kişilik motiflerine ait olmasından kaynaklanır.

İnsan neleri tekrar tekrar yapıyorsa ve onları yaptığında huzur buluyorsa, o davranışlar onun karakter özellikleri içindeki alışkanlıklarını ve tutkularını oluşturur. İnsanın karakterine, son halini vermesi kendisinin sorumluluğundadır. Kişi kendinin farkında olmalı, günde en az beş kere ahlâk aynasına bakarak, karakterinin iyi-kötü yönlerini gözden geçirmelidir.

İyi ve güzel olanı bildiğinizde, onu yapıp yapmayacağınıza karar vermenizde belirleyici husus, zekâ seviyeniz değil; ahlâk ve karakterinizle, iradenizle zenginleşen vicdan kültürüne sahip olup olmamanızdır. Bunun anlamı şudur: Karakter sahibi (dürüstlük, kendine hakim olma, sorumluluk ve merhamet sahibi olma) olmadan, bilgi ve beceri sahibi olmak çok şey ifade etmediği gibi, tehlikeli bir durumdur. Bir başka deyişle, doğru ve iyi-güzel olanı bilmek ile doğru ve iyi-güzel olanı yapmak arasındaki bağlantı, doğru-iyi-güzel olanı yapabilecek bir karaktere, akla ve vicdana sahip olmaktır. Önemli olan, neyin doğru, iyi ve güzel olduğunu bilmek değil; doğru, iyi ve güzel olanı yapacak alışkanlıklara, his, heyecan ve isteğe sahip olup olmadığımızdır.

İşte bir nevi farklı tohumlar mesabesindeki mizaç özelliklerimiz ile, farklı topraklar ve iklim mesabesindeki karakter özelliklerimiz (düşünceler, davranışlar ve alışkanlıklar) bizim kişiliğimizi, benliğimizi ve belli ölçüde kaderimizi belirler. Bu noktada aşağıdaki vecize çok anlam kazanmaktadır: "Bir düşünce ekerseniz, bir davranış biçersiniz; bir davranış ekerseniz, bir alışkanlık biçersiniz; bir alışkanlık ekerseniz, bir karakter biçersiniz; bir karakter ekerseniz, bir kader biçersiniz." Unutmayalım ki, edindiğimiz alışkanlıklar ve düşünceler, farklı motiflerdeki mizaç tohumlarına ekilir. Farklı mizaç tohumları çeşitli toprak ve iklim şartlarında filizlenerek farklı benlikleri veya kişilikleri oluşturur.
Osmanlı'nın kuruluş dönemlerini seri romanlar şeklinde kurgulayan Necati Sepetçioğlu'nun "Üçler, Yediler, Kırklar" isimli romanında geçen temsili bir vaka, her bir mizaç tohumundan çıkan farklı ahlâkî çiçeklerin güzelliğini çok güzel anlatmaktadır:

Osman Beyin ölümünden sonra başa kimin geçeceğini görüşmek üzere devletin yöneticileri toplanmıştır. İç odada ise, Osman Beyin evlatları aksiyon insanı Orhan Bey ile, gönül insanı Alaaddin Bey kendi aralarında sultanın kim olması gerektiğini konuşmaktadırlar. Mizaç motifi fizik merkezli olan Orhan Bey, aksiyon velisi olmaya yatkın bir kişiliktir. Mizaç motifi his merkezli olan Alaaddin Bey ise, âşık veli olmaya yatkın bir gönül insanıdır.

Başından belli bir işi konuşuyoruz. Sultan sensin; at, kılıç, çeri seni bilir; Osman Bey babamız, seni bunun için yetiştirdi. Ben Edebali tekkesinin çiçeğiyim. Sen ise savaşların, barışların çiçeğisin. (Bu cümleler tamamen kişilik bandına uygun sözler) Bunlar olmasa bile benim büyüğümsün, büyük varken küçüğe uymak düşer (karakter ve ahlâk eğitiminden gelen sözler).
Orhan Bey: Konuştuk bunu karındaşım. Kendi isteğimle senin buyruğunda çalışmak istiyorum.

Alaaddin Bey: Ağabeyim ben insanlara buyuramam. Benim meşrebimde Türkmen'le Türkmen olmayanın ayrıcalığı yoktur. Allah'ı biliyorsa, herkese insan derim ben. Çünkü Allah'ı bilen kendini de biliyor demektir ki, yeter bu bana. Böyle birini sultan yaparsan, hele Türkmen'in başına sultan yaparsan, yazık edersin. Sultan sadece kendinden olan insanı, insan bilmelidir. Hak onun demelidir, yoksa kurtlar yer sürüsünü. Ben kurtları da haklı bulacak kadar zayıfım.

Orhan Bey: Sen sultanlığı benim üstüme yıkmak için konuşuyorsun, önüne setler çekiyorsun.
Alaaddin Bey: Doğruyu söylüyorum ağabey. Yaratan'ından ötürü, yaratılanı hoş gören birine, 'Sultan ol.' diyorsun. Benim elimden sadece sana dua etmek gelir, bağışla beni.
Orhan Bey: Bana ortak ol hiç değilse, yanıldığım zaman yolumu ışıt. Bir atın iki kulağı gibi olalım. Ülkeyi birlikte dinleyelim. Bu benzetme bize atalarımızdan miras kalmıştır. Bilirsin, iki kardeşin yan yana sırt sırta verdiği zamanlar millet zengin olmuştur.

Alaaddin Bey: Öyledir, ama sana ayak bağı olurum. Tekkenin dışında düşünmedim, ben kitapların dışındaki dünyayı bilmem. Merak da etmedim. (mizacı gereği) Bu dünyayı öğrenmek için zaman gerek. Nasıl buyurursan ...
Orhan Bey: Buyurmak değil; Bursa'da kalırsan, güvencim olursun yine de. Babamızdan kalan atlarla, koyun sürülerini de al.

Alaaddin Bey: Miras bölüşmesi midir bu?

Orhan Bey: Say ki miras bölüşmesidir. Kabul etmek istemediğin sultanlık ben de kaldı.

Alaaddin Bey: Sultanlık ülke demektir. Ülke ise senin hakkındır. Ülkeyi yönetecek kişi, iş başarmak için lüzumlu nesnelere gerek duyar. Kitabın yazdığı budur. Bu gerekler de atlar ve koyun sürüleridir. Babamız bunları bu gerekler için bıraktı. Ne sen Osman oğlu Orhan olarak, ne de ben Osman oğlu Alaaddin olarak bunları sahiplenebiliriz. Ülkenin mallarıdır. Dolayısıyla da sultanın mallarıdır.
Orhan Bey: Yoksa sen evliya olmak niyetinde misin? Neyle yaşayacaksın? Ne yeyip ne içeceksin? Osman Bey oğlusun, sultan kardeşisin, dervişliğe mi soyunma niyetindesin?
Alaaddin Bey: Sofuluk tasladım, sofuluk taslar göründüm. Bencillik kuyusuna düştüm haklısın ağabey. Çok mu ayıpladın beni ağabeyim, çok mu kınadın.
Orhan Bey: Neden?
Alaaddin Bey: Bencilliğimi, sofuluk taslayışımı...
Orhan Bey: Kıskandım belki eyice bilemiyorum, imrendim belki de. Şunu aklına koy: Yarın ahirette yahut bizden sonra gelenler, sultanlığım yüzünden bana yükleyecekleri günah bulurlarsa, bu günahın yarısı senindir. Allah şahidim olsun ki, senindir. Çünkü bu yükü isteyerek yüklenmiyorum. Çünkü Osman Beyin gücü yetkin iki oğlu var. Biri yükten kaçıyor. Ben de kaçarsam, babamızın da atalarımızın da kemikleri sızlar. İnşaallah yükün üstesinden geliriz. Yüzümüz ak çıkar."

KUR'AN-I KERİM'DE KARAKTER EĞİTİMİ
Yazar : Musa Kazım GÜLÇÜR
Yayınevi : Işık Yayınları
Baskı : İzmir / 1994 / 98 shf.
 
Eğitim ve Karakter Eğitimi
“İnsan hazır olmayan ham kabiliyetlerle dünyaya geldiği için hayatının sonuna kadar bir öğrenci bir çırak olarak kalıyor. Bunun için insanın eğitime, eğitilmeye ihtiyacı olur.” İnsanoğlu artık hayvanları bile eğitmeye başlamıştır. Yine insan tecrübesiyle insanı eğitmek için gerekli olan çevre, zaman, bilgi gibi etkenleri kullanarak ve yine zaman yol ve sonuçtan karlı olan tecrübe aktarımı ile eğitim faaliyetlerini dikkatle almak zorunda kalmıştır.
Karakter: Bir bireyin kişiliğini oluşturan ve çevresine gösterdiği tepkileri belirleyen sürekli duygusal niteliklerin tümüne verilen addır. Seciye huy, tabiat, mizaca benzer manalara gelir.
Deneyler, insandaki doğuştan karakterleri az veya çok ama sürekli olarak gizleyen ve iten sonradan edinilmiş bir karakterin ortaya çıktığını göstermektedir ama doğuştan karakterin ortadan kalkması azda olsa imkansız değildir. Normal bir kimsenin kendi karakterini yeterince enerjik bir irade çabasıyla değiştirme gücüne gelince bu durum varlığı inkar edilmeyen bir gerçektir. Bunun içindir ki psikolojik ve manevi hayatı durmadan değişir, gelişir ve hatta sonsuz bir şekilde ilerleyebilir. Çevre, statü ve rol farklılıklarının karakter üzerindeki etkisi büyüktür.
Karakterin eğitilmesi konusunda Cenab-ı Hak emir, nehiy ve cezaları insanın kaldırabileceği kapasitede yaratmıştır. İyi ve kötü duygular vermiş, insanı serbest bırakmış ama iyiyi seçmesi için yol göstermiştir. Kötüden uzaklaşması için korkutmuş, iyiyi övmüş ve teşvik etmiş ve neticesini müjdelemiştir.
I. BÖLÜM
KUR'AN'DA İNSANININ TEMEL KARAKTERLERİ
1)Kur'an'ın İnsana Bakış Açısı
İnsanın karakter yapısı onun yaratılışından kaynaklanmaktadır. Objektif olmamakla beraber Kur'an-ı Kerim'deki yaratılış maddeleriyle karakterin alakası şöyledir. Toprak insanın cehaletine işaret etmektedir. Çünkü toprak basit bir madde olarak algılanır. Çamur ise onun cimriliğine dalalet eder. Çünkü çamurda tutuculuk, yapışkanlık özelliği vardır. Pinti, cimri insan kendisine gelen malı, mülkü tutup dağıtmamak infak etmemekle çamurdan yaratılmış olma özelliğini yansıtıyor gibidir. Tini lazip (Yapışkan çamur) ise insanın mümin'i görmeme ve kendinden beklenen ibadet vazifesini yerine getirmemekle sanki yerine çakılı kalmasını anlatmaktadır. Salsal (kuru çamur) ise onun zulüm sıfatına dalalet etmektedir. Çünkü zalim insan yaptığı zulümle sertliği ve kabalığı yansıtır. Hame-i Mesnun yani cıvık balçığa gelince bu da insan tabiatındaki ani değişimlerin ve kararsızlıkların simgesidir adeta. Kendisine nimet verildiğinde böbürlenen, rahmet çekilip alındığında da ümitsiz bir hal sergileyen insanoğlu cıvık balçığın şeklini andırır.
A) Bozgunculuk: İnsan Fıtraten savaşçıdır. İnançlarını, fıkirlerini savunmasının nedeni bu özelliğidir. Vatanın müdafaa ve Allah yolunda savaşmasının temelinde bu savaşçılık özelliği yatar ama insan bazen bu özelliğini menfi yönde kullanır ve bozgunculuk yapar. “Sizinle beraber savaşa çıkmış olsalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmazdı.” (Tövbe 47) “O vakti hatırla ki Rabbin meleklere ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Melekler de biz seni hamdinle tesbih ve noksanlıktan tenzih etmekle dolduğumuz halde orada fesat çıkaracak ve kanlar dökecek kimseleri mi yaratacaksın?” (Bakara 30)
B) Nankörlük: “Andolsun ki insan rabbine karşı çok nankördür.” (Adiyat 6) ayetiyle de anlatıldığı gibi insan rabbinin kendisine verdiği nimeti tanımaz, şükrünü eda edemez. İnsanının başına bir musibet gelince Rabbini hatırlar ve şekva eder ama kendisine nimet verilince sevinir, nimeti vereni de unutur. Allah-u Teâlâ “Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma, çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir nede dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.” (İsra 37) diye Peygamberimizi uyarıyorsa müslüman da büyüklenme hissine kapılabilir aslında dünyada verilen nimetler tadımlıktır. “Denizde size bir sıkıntı (boğulma korkusu) dokunduğu zaman ondan başka bütün yalvardıkların kaybolur. Fakat (O) sizi kurtarıp karaya çıkarınca yine yüz çevirirsiniz.”(İsra 67) Babası oğluna bağ vermiş, oğlu babasına bir salkım üzüm vermemiş deyişi meşhurdur.
C) Zulüm: “Gökler yer ve dağların yüklenmediği emaneti alan insan onun hakkını tam yerine getirmedi ve getirmiyor. Çünkü o zalim ve çok cahildir.” (Ahnap72)
“Zulmün en büyüğü şirktir.”(Lokman 13) İnsanın insana zulmü ve insanın nefsine zulmü olur. Kur'an-ı Kerim'de “Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa o mutlaka nefsine zulüm etmiştir.” (Talak 1) buyurulmaktadır.
D) Cahillik: İnsanın tabiatında bildiğini yapmama özelliği vardır. Yapıp yapamayacağını bilmeden emaneti yüklenmesi bu sıfatından kaynaklanır. Ahzap suresi 73'üncü ayette Cenab-ı Hakkın Gafur ve Rahim sıfatlarını anlatır. Zulme karşı Gafur, cehalete karşıda Rahim, Şirk hariç zulümlerin affedileceğini söyler.
E) Zarara Uğradığında Duaya Yönelmesi: İnsan gücü yerinde iken bir gün zayıf düşeceğini aciz kalacağını hatırlamaz. Zayıf düşer veya zarara uğrarsa ondan kurtuluncaya kadar dua eder, sızlanır. Kurtulunca duası kabul olunca yine eski haline döner, vurdumduymazlığına devam eder.
Allah-u Teâlâ'nın hidayet, rüşd, doğruluk, muvaffakiyet ihsan ettiği kullar müstesnadır. Yine insan hasta iken sıhhate kavuşmuşsa bu sıhhati filan ilaç sebebi ile kavuştum der. Allah’ın verdiği mala bu malı ben kazandım der. Yani hastalık ve iflas durumunda Allah'a yönelen insanın bolluk ve sıhhatin sebebini kendisi veya ilaç olarak görüyorsa bu bir Tenaküzdür. Oysaki nimet şükrü, musibet sabrı getirir.
F)Rahmet Alındığında Yeis, Nimet Verildiğinde Fahur Olması:
“Eğer Biz insana bizden bir rahmet tattırdıysak da sonra onu kendisinden çekip alsak hemen o ümitsizliğe düşer nankör olur ve Andolsun kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra ona bir nimet tattırsak kötülükler benden gidiverdi der daha da şımarır böbürlenir.”(Hud 9/10)11'inci ayette ise “Ancak sabredip salih amel işleyenler müstesna” diyerek istisnada bulunmuştur.
G) İnsanın Hırslı Sızlanıcı Ve Cimri Olması: “Doğrusu insan hırslı yaratılmıştır. Kendisine kötülük dokundu mu sızlanır. Kendisine hayır dokundu mu vermez men eder. (Mearic19/21) Hadis-i Şerifte “Hırstan kaçınınız. Çünkü o sizden öncekileri helake götürmüştür. Hırs onlara cimriliği emretti, cimri oldular. Onlara (akrabalık münasebetlerini) kesmeyi emretti, kestiler.” Allah hayır ve şerri yaratmış ama yapmada insanı serbest bırakmış imtihan için. Herşey zıddıyla bilinir.
Cenab-ı Hak cimrilik ve hased gibi davranışların şu vasıfları taşıyan insanda olmayacağını söyler.
·         ·         Ama 22 ve 23. ayette namazında dikkatli olanların bu vasıflardan müstesna olduğu buyrulur.
·         ·         Yine 24 ve 25. âyetlerde ise insanların mallarında belli bir hissenin bulunduğu ve isteyen ile istemeyen arasında farketmediği geçer
·         ·         Kişinin ceza gününü tasdik etmesi. (Mearic26)
·         ·         Rablerinin azabından korkmaları (Mearic 26)
·         ·         Irzlarını korurlar (Mearic 29) (Daha çok erkekler için söylenmiştir.)
  • Emanete ve verilen sözlere riayet ederler.(Mearic32)
H) İnsanın Aceleci Olması: “İnsan aceleci yaratılmıştır.(Enbiya 37) İnsan herşeyin hemen olmasını ister duasının hemen kabul edilmesini ister ayette muayyen bir şahıstan bahsedildiğini söyleyen İhn-i Cüreyc ve Deysi Hz. Adem'in yaratıldıktan sonra ruh henüz başına girince Allah'ın güneş batmadan yaratılışını acele ederek tamamla dediğini nakleder. Süddiye'ye göre ruh gözlerine ulaşınca cennet meyvelerini görmüş, midesine ulaşınca da bu meyvelerden yemek istemiş ama henüz ruh ayaklarına ulaşmadığı için yürümek istediğinde yürüyememiştir. Bu sebeple onun evlatlarıda acelecilik tabiatına varis olmuşlardır.
I) Zayıf Yaradılışlı Olması: İnsan çoğu zaman şehvet ve lezzet hislerine engel olamaz. Sıkıntı ve itaate sabredemez. Buhari'nin namazın elli vakitten beş vakite indirilmesi nakli zayıflığa bir örnektir ama sabretse sizden sabreden 100 kişiyi, bin kişiyi, ikibin kişiyi yener. Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfa 66) buyuruluyor.
J) Mücadeleci Olması: Tartışmanın müsbet ve menfi yönleri vardır. “İnkar edenler Hakkı batılla yok etmek için mücadele ediyorlar.”(Kebf56) “İnsan tartışmaya her şeyden daha düşkündür.” (Kehf 54)
2) Kur'anın İnsandaki Temel Karakterleri Eğitimi
İnsandaki bozgunculuk duygusunu Kur'an mutedil bir dil kullanarak eğitir. Mesela “Ey insanlar!: Biz bir topluma karşı beslediğiniz kin sizi saldırıya sevk etmesin. İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın. Günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah 'tan korkun çünkü Allah'ın azabı çetindir.” (Maide 2)
Nankörlük Hac 5-66. ayette nimetlere karşı insanın kadirşinas olması gerektiğini bildirir ama insanın şükrüne Allah'ın ihtiyacı yoktur. Nankörlük ise, kendi nefsi aleyhinedir. Zulm'den korunmak için gereken şeyler daha evvel geçmişti. Zulüm Şura 42. ayette kınanır ve azabla müjdelenir.
Cehalet vasfı Kur'an da birçok yollarla eğitilir. İlmin ve Alimin yüce tutulması insanların ilme teşvik edilmesidir. “Deki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer 9) “Rabbim benim ilmimi arttır de” (Taha 114) Yine Kur'an da tefekkür, teakkül, tebeddüt ve benzeri hasletlerle ilme ve bilgiye davet eden 700'den fazla ayet vardır.
Şükür: “Şayet inanır ve şükrederseniz Allah size azab etsin” (Nisa147) “Şükür nimetlerin artmasına sebeptir.” (İbrahim 7) diye geçer.
İçine düştüğümüz sıkıntı ve zor şartlarda ümitsizliğe kapılmayı Kur'an hoş görmemiş ümitli olmamızı istemiştir. Yakup peygamber oğullarına şöyle bir öğretide bulunuyordu: “Ey oğullarım Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Zira inançsız toplumdan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez.” (Yusuf 18hadis 23) Yine Kur'an böbürlenip şımaranların sonunun genelde felaket olduğunu ve verilen nimetlere böbürlenen insanları Allah-u Teâlâ sevmediğini belirtir.”(Nisa36Lokman l8 Hadis23)
İnsandaki acelecilik vasfı sabırla eğitilir. “O halde sende peygamberlerden azim ve irade sahiplerinin sabrettikleri gibi sabret onlar için acele etme.”
İnsandaki duygular aşırılığa meyillidir. Burada geçen o aşırı duygular imtihan olarak yaratılmış Kur'an bütün duyguları hep bir seviyede tutmaya çalışır.
3 )İnsandaki Temel Karakterleri Eğitmek İçin Kur'an da Kullanılan Metodlar
A) Örnek Yolu İle Eğitim: İnsan ruhunada üstün insanları taklid etme ve örnek alma duygusu vardır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)'i Allah en güzel örnek olarak göndermiştir. Peygamberlikten önce bile şahsi yaşantısında bir terbiyeci ve doğruluk rehberi olmuştur.
Bütün insanlığa hitap eden eğitimcinin diğerlerine örnek olması gerekir. Eğitimcinin yaşantısı belli ve açık olmalıdır. Söylediğini yaşama ve kişilik bakımından güvenilir olmalı ve kemal vasfını taşımalıdır. Hz. Muhammed'in hayatı her yönünden bilinir ve ona El-emin denirdi. Hacerül Esved'in yerine konması olayında peygamberlikten önce olmasına rağmen hakemlik yapmıştır.
B) Kıssa Yolu İle Eğitim: İnsan tarihini bilmek zorundadır. Mazideki önemli hadiseler büyük bir ahenk içerisinde ortaya koymalıdır. Zikredilen ve zikredilmeyen kötü huylarla alakalı kıssalar anlatarak o huyların düzeltilmesi gerekir. Böylece o yanlışı yapan insan kıssadaki düzeltmeyi kendine örnek alır. Maide 27-30'uncu ayetlerde Habil'in Kabil'i öldürülmesi ve karganın örnek alınarak gömülmesi Kehf 32.42. ayetlerdeki asi bağ sahibinin feryatları örnektir.
C) Öğüt Yolu İle Eğitim: Kur'an aynı zamanda bir öğüt kitabıdır. Öğüt birine nasihat edip kalbini yumuşatacak ve Allah'ın azabından korkutacak şeyleri anlatmak suretiyle o kişinin müsbet karakter arzeder duruma gelmesini sağlamayı amaç edinen bir faaliyettir. “Eğer kendilerine verilen öğüdü yerine getirselerdi onlar için hem daha hayırlı hem de (imamlarını) daha pekiştirici olurdu. (Nisa 66) Öğütle örnek olmak birbirini gerektirir. Lokman suresinde (13-19) Hz. Lokman'ın oğluna öğüt vermesi umumu bağlar.
* Şirk koşmaması. Şirk en büyük zulümdür.
* Ana babasına iyi davranması. Önce Allah'a sonra ana-babasına şükretmesi gerektiği, masiyatte onlara itaat olmadığı
* Hardal tanesi ağırlığınca da olsa bir kayanın içinde veya göklerde de olsa Allah onu karşısına getireceği
* Namaz kıl, iyiliği emret ve kötülükten vazgeçmeye çalış. Başına gelenlere de sabret doğrusu bunların azmedilmeye değer işler olduğunu
* Küçümsemeyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüyenin Allah'ın sevmediği hasletlerden olduğunu
* Yürüyüşünde tabi ol, sesini alçalt, Seslerin en kötüsünün merkep sesi olduğu söylenir ve nasihat edilir.
D) Tergip, Terhib (Teşvik Ve Sakındırma) Yolu İle Eğitim: İslam terbiyesinin bu metodu Allah'ın insanı rağbetten doğan lezzet nimet refah us ile sakındırmadan meydana gelen elem acı kötü sonuç üzerine üzülme fıtratı ile yaratması üzerine bina edilmiştir
1) Ceza aslında her şahıs için zaruri değildir. İnsan vardır. Bir örnek ve öğüt yeter. Eğer bir kişi örnek öğüt ve hayra davetle ve uzun süre sabırla yola gelmiyorsa cezaya gidilir.
2) Kur'an bütün eğitim metodlarını kullanır.
a) Kur'an insanları Allah'ın razı olmaması ile korkutur.
b) Kur'an bazen (faizi bırakmayanlara karşı örnektir. Bakara 278-791) Allah'a ve Resulune harp açmakla korkutur
c) Bazen de ahiret cezası ile sakındırır. “Ve onlar ki Allah ile beraber başka tanrıya yalvarırlar. Allah’ın haram ettiği canı haksız yere öldürürler ve zina ederler. Kim bunları yaparsa günahının cezasını bulur. Kıyamet günü onun için azab kat kat yapılır ve azabın içinde hor ve hakir olarak kalır” (Furkan 68-96)
d) Bazen de dünyevi ceza ile sakındırır. “Eğer topluca çıkmazsanız (Allah) size acı bir şekilde azab eder ve yerinize sizden başka bir topluluk getirir.”(Tövbe 39) Zina ve hırsızlık cezası gibi...
Teşvik konusunda hem dünya hem de ahiret hayatında mükafat vaadedilir. Nebe 31-36, Müttaffifın 22-26, İnsan 11-22, Gafir 51, Hac 15 ayetler.
Yine sakındırma ile alakalı bu hadisi şerifi örnek verebiliriz.” Üç kişi vardır ki Allah onlarla kıyamet günü konuşmayacak ve onları teskiyede etmeyecektir. Hem onlar için acıklı bir azab vardır.”
1) Kibirinden dolayı elbisesini yerde sürükleyen
2) Verdiğini başa kakan
3) Ticaret malı için yalan yere yemin ederek fiyat yükselten.
NETİCE:
Bütün insanların zaaf noktalarını en iyi bilen Allah-u Teala onları en iyi eğitmenin yolunu peygamberlerimizde örnek kılarak göstermiştir. Eğitimci olan insanlara da bunu uygulamak düşer.
 

 

Kişilik Gelişimi ve Tarihi Şahsiyetler
Dr. Hasan AYDINLI
Kişilik gelişiminde birçok faktör rol almaktadır. Bu faktörler, mizaç özellikleri, karakter özellikleri, anne-babanın kişiliği ve tutumu, topluma ve kültüre ait değerler olarak sıralanabilir. Doğru ve zamanında sunulan mesajlar, çocuğun kişiliğinin daha sağlam gelişmesini sağlar. Anne-babaların üzerinde, en fazla durduğu konulardan birisi, çocuklarının sağlam karakterli olmasıdır. Doğruluk, dürüstlük, cesaret, fedakârlık, yardımseverlik, sorumluluk, vefa, sabır, azim, hak ve hukuka dikkat gibi çeşitli vasıflar ideal karakteri oluşturmaktadır. Çocuk bu vasıfları; anne-babasından görerek, anlatılanları dinleyerek ve eğitim sürecinde aktarılanları özümseyerek belli bir ölçüde kazanır. Bu özellikleri kazandırmada daha farklı ve yararlı yöntemler de kullanılabilir. Bu yöntemlerden biri, tarihimizdeki mümtaz şahsiyetlerin örnek alınmasıdır. Başka yöntemlerle kazandırılamayan bir karakter özelliği, örnek bir şahsiyetin hayatının anlatılmasıyla kolayca kazandırılabilir. İyiyi nazara verme, iyi olma sürecinde önemli bir yoldur.

İnsan, bebeklik döneminde sevdiği kişileri ve çevresindeki aile üyelerini taklit eder. Çocuğun şuuraltına önemli mesajlar veren ailesi onun kişiliğinin gelişmesine tesir eder. Bundan dolayı anne-babanın çocuklarına davranışlarıyla örnek olması çok önemlidir. Çocuklara hikâyelerle, yaşanmış hadiselerle ve mümtaz şahsiyetlerin örnek davranışlarıyla güzel mesajlar verilebilir. Okul çağında ise çocuklar; yakın çevre dışındaki kişileri de örnek almaya başlar. Bu dönemdeki çocuklar; okuduğu, dinlediği ve gördüğü kişilerin karakterlerinden de etkilenir. Ergenlik döneminde ise, gençlerin kendilerine takdim edilen kişilerin özelliklerini mantık süzgecinden geçirdikleri, yakın hissettikleri kişileri ve popüler modelleri örnek aldıkları bilinmektedir. Bu açıdan bebeklik dönemi, okul öncesi, okul çağı ve ergenlik dönemlerinde çocuklarımıza takdim edeceğimiz örnek kişiler çok iyi seçilmelidir.

Değerlerimizi tanıyan yabancı birçok kişi büyük bir hazine keşfettiğini söylerken, kendi nesillerimize bu değerleri aktaramamamız düşündürücüdür. Ve bu durumun hissettirdiği vebal duygusu, bize ağır mesuliyetler yüklemektedir. Evet, biz yeniden ‘ev’imize dönmeliyiz; yani tarihimize, değerlerimize ve kahramanlarımıza...

Bazı hâdiseler vardır ki, onların tekrar yaşanması neredeyse imkânsızdır. Söz konusu hadiselerde rol almış şahsiyetlerin karakter özelliklerinden, bizlerin ve yeni yetişen neslin haberdar olması gerekmektedir. Bu hadiselerin bilinmesi durumu, çocuklarımızla geçmiş zaman arasında bir köprü kurar ve onların gelişimlerine olumlu yansır. Tarihimiz bu açıdan son derece zengindir; kimi cesareti, kimi fedakârlığı, kimi sadakati ile şöhret bulmuş büyüklerimiz vardır. Öyleleri vardır ki, isimleri anıldığında karakteri akla gelir: Hz. Ebu Bekir’in (ra) sadakati, Hz. Ömer’in (ra) adaleti, Hz. Osman’ın (ra) edep ve hayası, Hz. Ali’nin (ra) cesareti, Hz. Halid bin Velid’in (ra) komutanlığı, Alparslan’ın kahramanlığı, Ulubatlı Hasan'ın ataklığı... Bu şahsiyetlerin tanıtılması çocuklarımızın onları örnek almasını sağlayacaktır. Bu durum onların karakterlerini güzelleştirecektir.

Ne yazık ki, tarihimizdeki bu mümtaz şahsiyetleri tam anlamıyla bugüne taşıyamıyor ve onları çocuklarımıza tanıtamıyoruz. Değişim, globalleşme ve kapitalizm üçgenine sıkışan nesillerimiz, göz göre göre, sıradan beğenilerin peşinden sürüklenen hedefsiz kitleler haline gelmektedir. "Ağaç yaş iken eğilir." deyip durmaktayız; ama çocuklarımızın gelişimi açısından çoğu kez geç kalabilmekteyiz. Meşguliyetlerimizin arkasına sığınarak, çocuklarımızı tv’ye ve bilgisayarın ne idüğü belirsiz programlarına teslim etmekteyiz. Âdeta "gizli bir eğitici" hâline gelen tv, çocukların bugününü heder ederken, yarınını da karartmaktadır. Şöhret olma, çabuk para kazanma, kendinden başkasını düşünmeme, yükselmek için başkalarını kullanma, emek vermeden kazanma, zevk ve eğlence merkezli yaşama gibi, garip bir hayat felsefesine maruz kalan çocuklarımızın karakter gelişiminde de problemler oluşmaktadır.
Çocuklarımızın hızla büyüdüğü ve zamanında verilemeyen değerlerin, gelecekte verilmeye çalışılmasının oldukça zor olduğu unutulmamalıdır. Değerlerimizi tanıyan yabancı birçok kişi büyük bir hazine keşfettiğini söylerken, kendi nesillerimize bu değerleri aktaramamamız düşündürücüdür. Ve bu durumun hissettirdiği vebal duygusu, bize ağır mesuliyetler yüklemektedir. Evet, biz yeniden ‘ev’imize dönmeliyiz; yani tarihimize, değerlerimize ve kahramanlarımıza...

Karakteri sağlam şahsiyetlerin çocuklarımıza tanıtılması, gelecek adına onlara güç verecek, ufuklarını açacak, dahası o şahsiyetler gibi olmaya gayret edeceklerdir. Tarihimize baktığımızda; doğruluk, çalışkanlık, fedakârlık, cesaret, yardımlaşma, sadakat, adaletli olma, edepli olma, sorumluluk sahibi olma, güvenilir olma gibi medeniyetimize ait değerlerin yaşandığı bir mazi görmüş olacağız. Bu çiçekleri teker teker çocuklarımıza tanıtmayı ve onların da bu renklerden bir renk almasını sağlamayı kendimize vazife bilmeliyiz. Bu konuda yapılabilecekleri şu şekilde sıralayabiliriz:

- Çocuklarımıza örnek ve başarılı kişilerin isimlerini koymalıyız.
- Bu şahısların hayatını birlikte okumalıyız.
- Çocuğumuzun olumlu karakter özelliklerini takdir etmeliyiz.
- Tarihî şahsiyetlerin çocukluk hayatından örnekler aktarmalıyız.
- Her ay bir şahsiyeti ön plâna çıkararak onu iyice tanıtmalıyız.
- İlgili şahsiyetler hakkında kompozisyon ve şiir yazdırmalıyız.
- O kişiler hakkında sorular sorup merak uyandırmalıyız.
- Tarihî şahsiyetlerin öncesinde yaşadıkları yerlere veya türbelerine ziyaretler düzenlemeliyiz.
- Onları tanıtan kitap, CD gibi eserleri alıp çocuklarımıza hediye etmeliyiz.
- Tarihî şahsiyetlerin doğum veya ölüm günlerini hatırlayarak, bu günlere özel anlatımlara ayrıca önem vermeliyiz.
- O insanların güzel sözlerini ezberletmeye çalışmalıyız.
 
  Bugün 1 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı! KAMAN LİSESİ PROJE GRUBU  
 
KAMAN LİSESİ Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol